Kronik!
Borç batağında yüzen büyük takımların son 10 yılda Süper Lig'deki diğer takımlardan transfer ettikleri futbolcular için ödedikleri para 186 milyon euro.
Hürriyet Gazetesi'nden Ceyhun Kuburlu'nun haberinde detaylar tüm çıplaklığıyla ortada.
Kulüplerin içler acısı haline mahsuben!
Taraftara basılmış renkli kartpostallar uyarı mektuplarından daha değerli sayıldı.
Savurganlığın yakasına yapışmak varken, başkanlığın fiyakasına yenik düşmek futbolun yasalarından biri haline getirildiği içindir ki.
Büyükler de başları sıkışınca birbirlerini yiyerek geçinip gittiler.
Körü körüne sevdanın sırtından geçinmeye mahsuben!
Verdiği hizmetin onurlu bir yanı var.
Ne gazetelerde haberi çıkar ne sahanın ortasında bir olaya karışır.
En görkemli duruşun sadelik olduğunu gösterirken, yetenekli olmanın yanında parlayan asaletini sahanın içinde de dışında da yıllardır sergilemektedir.
O yüzden efendilik kitabında da adı kocaman harflerle yazılıdır.
Kulübünde de milli takımda da futbol sisteminin odak noktası olarak nice yabancıda olmayan güzelliklerin varlığını da göstermiştir.
Üç büyüklerin 31 yaşındaki Mahmut Tekdemir'e sahip olmak için ayırdıkları bütçe, onların yanlışlarının bedelini mi anlatır?
Yoksa kendilerinde olmayanı başkalarında aramanın çaresizliğini mi?
Muhallebicide oturup sevgilisini bekleyen delikanlı yıllar paraya kurban edildikten sonra kolay kazancın kapılarının nasıl açıldığını biliyoruz.
Kolay kazanılan daha kolay kaybedilir gerçeğini bildiğimiz gibi.
Hayaller varken gerçekler bir şey ifade etmiyorsa boşa harcananlar da borçlarını iade etmez.
O yüzden şimdi herkes başını kaşısın!
Yarayı kanatsın ve yeniden kaşısın!
Çünkü büyüklük hünerinin sadece para harcamak sayıldığı bizim gibi ülkelerde başkanlar yarasız da yaşayamaz parasız da!
Madem öyle yara kronikse yanlışları ironiyle ifade etmek de bizlere düşsün!
Kıssadan hisse!
Bir zamanlar kış gelince güneye uçmak istemeyen bir kuş varmış.
Günün birinde hava öylesine soğumuş ki minik serçe uçmak zorunda kalmış.
Bir süre sonra soğuktan kanatları donmaya başlamış ve bir çiftliğin toprakları üzerine donmuş olarak düşmüş.
Yanından geçen bir inek küçük serçenin üzerine pislemiş.
Serçe sonunun geldiğini düşünmüş fakat vücudu ve kanatları gübrenin sıcaklığıyla ısınmaya başlamış.
Nefes almayı başaran serçe mutlu bir şekilde şarkı söylemeye başlayınca, serçenin cıvıltısını duyan kedi, sesin geldiği yeri araştırmış ve gübreleri temizleyip küçük serçeyi yemiş.
Bu hikayenin anafikri.
"Tepene pislik eden herkes senin düşmanın değildir.
Seni pisliğin içinden çıkaran herkes dostun değildir." Bu hikayenin zavallı fikri!
"Pisliğin içinde rahat ve mutluysan sakın sesini çıkarma."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.