Söz sahanın
Arda Turan'ı, Radyospor'da Özgür Sancar'a konuşurken dinledim. NTVSpor'a verdiği röportajı da izlemiştim.
Karşımızda neden/sonuç ilişkisini çok iyi sindirmiş ve gelecek için planlamasını çok doğru yapmayı beceren bir genç var.
Milli Takım'a alınmaması veya bunun şeref-haysiyet ile ilişkilendirilmesine belli ki çok öfkelenmiş.
"Ağır geldi" diyerek aslında en hafif açıklamayı yaptı. Bugüne kadar da federasyon veya Fatih Terim kanadından bu seçimle ilgili tek bir "neden" belirtilmedi.
Şunu iyi biliyoruz ki; Fatih Terim ile Arda Turan ve arkadaşları arasında ciddi şekilde kişilik mücadelesi olmuş.
Bu durumda bu oyuncuların olduğu bir milli takımı yönetemeyeceğine inanan Fatih Hoca da iki seçimden berini yapmış.
Gitmek yerine, onları almamayı tercih etmiş.
Arda Turan, "Dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Sonuçta sahaya çıkan benim ülkemin takımı" sözleriyle artık tribündeki yerini almış gözüküyor.
Bundan sonraki sözler sahaya ait olacak.
Çünkü bu takımı Dünya Kupası'na götürme görevi Fatih Hoca'ya verildi.
Sorumluluk kendisine ait. Elindeki futbolcularla bunu başarmak için uğraşacak.
Formül üretecek ve çözüm bulmaya çalışacak. Hepimiz, bu problemin Arda Turan ile daha çabuk çözüleceğini düşünüyoruz, bu yüzden fikirler-eleştiriler gelişiyor.
Eğer Fatih Hoca, Arda olmadan da bu yolu kat ederim fikrindeyse, "Bildiği bir şey vardır" diye ummaktan başka çare yok.
NEDEN SUSULUYOR
Bir sürü dedikodu var. Arda'nın çalışanlar (staf) için prim istemesinden tutun, takımın taktik çalışmalarındaki yetersizliği eleştirmesine kadar gidiyor, iki taraf arasındaki ayrılığın nedenleri.
Ama bunların hiçbiri, "Benden değil, milletten özür dilesinler" cümlesini hak etmiyor. Fatih Hoca'nın ifade etmeye çalıştığı çok başka bir şey. Direkt olarak Fransa'daki kötü oyunun ve performansın kaynağının başka şeyler olduğunu ima ediyor.
Eğer Arda'nın takımı ve taktiği sorgulamasının, diğer oyuncular üzerinde olumsuz etki yaratıp, hocanın takımdaki etkisini azaltması olarak değerlendiriliyorsa bu durum; yapılanlar çok sert ve zarar vericidir.
DÖRDÜNCÜ DERS!
Bu süreçte "kim haklı-haksız"ı tartışmaktan biraz uzaklaşıp, oynayacağımız iki rakibe yoğunlaşmak, medya olarak dikkatimizi maçlara vermekten başka çaremiz yok. Çünkü Arda sakat da olabilirdi, yine çağrılmazdı.
Bu noktada Ukrayna'nın nasıl analiz edileceğini görmemiz lazım. Çünkü geçen ayda hem Fenerbahçe, hem Konya, hem de Beşiktaş, Ukrayna takımları ile karşılaştılar.
Üç maçtan da galibiyet çıkaramadık.
Disiplinli oynuyorlar, çok koşuyorlar, bir planları var ve bunu uygulamak için de uğraşıyorlar.
Millilerimiz dördüncü derse çıkacaklar.
Kulüplerin geçemediği sınavdan, bu kez milli takım olarak galibiyet çıkarmak durumundayız. Bu maçları kazanamadığında, grubun favorisi Hırvatistan'dan deplasmanda aldığınız puanının da bir anlamı kalmaz.
Belgrad'da şans yanımızdaydı. Bu kez şans kadar, yeteneğe ve özellikle plana ihtiyacımız var. En büyük kozumuz elbette duran toplar olacak. Yine bir frikik veya korner atışı, bize rakibin direncini kıracak golü getirebilir.
O'ndan sonrası; akıl oyunları…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.