Borç bini geçince...
Devre arasında beklenmeyen, biraz da başına buyruk sakatlıklardan kaynaklanan oyuncu arayışı, Galatasaray'ı zora soktu. Sezon başında ciddi bonservis ücretleri ödenerek alınan Keita ve Elano (16 milyon euro), bonservisi olmayan Leo Franco'dan sonra ciddi bir hesapsızlık ortaya çıktı. 15-16 yaşlarında ben de Galatasaray tribünlerindeyken, yönetim devamlı transfer yapsın isterdim. En iyi oyuncular alınsın isterdim. İşin mali yanı, gelir gider dengesi zimmet-matlup tarafı beni hiç ilgilendirmezdi. 6+2'den kaynaklanan yönetmelik, eldeki oyuncuları boşaltma zorunluluğu getiriyor. 'Tek taraflı sözleşme feshedildi' lafı sadece yeni gelen oyuncuya lisans çıkartabilmek içindir. Sözleşmesini feshettiğiniz oyuncu ile anlaşma sağlayamadıysanız, feshedilen sözleşme sonuna kadar ki tüm mali vecibelerinizi yerine getirmek zorundasınız. Yani yeni alınan oyuncuların maliyetlerinin üzerine bu paraları da ilave etmek gerekir.
Ahkam kesmekten kolay
Şirketleşmeden sonra Galatasaray'da tüm futbol aktiviteleri, Futbol A.Ş. üzerinden yürümektedir. TFF'de tescil de bu şirket üzerinedir. Yani mali genel kurulda, mali durum gerçek rakamlar üzerinden tartışılacaktır. Söz konusu tarih de 31 Aralık 2009 itibariyledir. 'Ocak ayı piyasası' denen ara transferde çok oyuncuyu kiralık olarak transfer etmenin riskleri bugüne kadar çok görülmüştür. Nedeni ise bu oyuncuların aslında formsuz veya problemli olmalarından ve 4 aylarını da ciddi para alarak geçirmek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Genelde ülkemizde, transfer edilen oyuncular daha gelmeden, oynamadan 'fırtına, süper, dünya yıldızı' olarak lanse edilip, ondan sonra da yerden yere vurulurlar (Bkz. Lincoln, Leo Franco, Carrusca, vs). Bunlar işin mali ve sportif risk taşıyan öğeleri. Sıkıntı yaratabilecek kısımları baştan öngörmek, iş sarpa sardıktan sonra ahkam kesmekten daha değerlidir. Özellikle mali yanı için... Lise dönemlerimizde kullandığımız bir lafı hatırlamadan geçemeyeceğim: BORÇ BİNİ GEÇTİĞİ ZAMAN AMERİ- KAN SİGARASI İÇİLİR...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.