Şenol Güneş'li Trabzonspor'un iki haftayı kayıpsız geçmesinin ardından hedefte Fenerbahçe maçı var. Karşılaşma ile ilgili "İntikam, hesap görme" gibi kelimelerin kullanılması, Şenol hocanın imza töreninde oluşan ortam ve söylemlerle bağdaşmıyor. Üst üste kazanılan 9 puanın camiadaki beklentileri yükseltmesi, içinde bulunulan gerçekleri örtmemeli. İlk yarının son haftasında kazanılacak 3 puan, 'kayıp yıl' olarak nitelenen sezonun yeniden start alması anlamında olacaktır. Puan kaybı halinde ise yeniden yapılanma adına daha rahat bir ortam hazırlayacaktır. Önemli olan olası bir kayıp halinde, 3 hafta öncesi ne durumda bulunulduğunun unutulmayıp sabırla, azimle çalışmaya devam etmektir. Saha sonuçlarının sadece teknik adamların müdahaleleri sonucu değiştiği ortamda Trabzonspor, Fenerbahçe'yi rahat yenecektir. Yenemezse de dünyanın sonu değil. Çünkü uzun vadede yapılması gerekenler varken, beklentileri yükseltip, hoca ve futbolcular üzerinde baskı yaratılmamalı. Bırakın saha içerisindekileri profesyoneller halletsin. Yönetim Kurulu, masada rahatsızlık veren çivilerle uğraşsın. Aziz Yıldırım'ın 10 gündür kamuoyunu meşgul eden söylemlerini ve sonucunda üretilen senaryoları boşa çıkarmak ise Trabzonspor yönetiminin görevi olmalıdır.
Sakin olmak gerek Sahada kazanan takımın artılarının yanında, eksiklikleri de gözardı edilmemeli. Kazanılan son 3 maça baktığımızda, öne geçildikten sonra 15-20 dakika panik havası yaşanıyor. Rakibin baskısı altında eziliyor Trabzonspor. İşte bu noktada Selçuk-Colman ikilisi, kontrolü ele alıp, çok pas yaparak takımı sakinleştirmeli. Maalesef ileride oynayan Gökhan da olsa Umut da olsa top tutamıyor. Alanzinho'nun özellikle çıkarken kaptırdığı toplar, takım savunması yapmakta sıkıntı yaşayan bordo-mavilileri daha da zorda bırakıyor. Daum'un, Mustafa Denizli gibi "Önce durdur, denk gelirse vur" oyun anlayışını benimseyeceğini düşünüyorum. Sakin ve sabırlı bir Trabzonspor, alacağı üç puanla ligin ikinci yarısına "Vira Bismillah" diyecektir.