Geride kalan 11 hafta sonunda 33 puan inanın hayal değildi. Kadro olarak eksikleri yok mu? Evet, fazlası ile var. Ama yanlışları yineleyerek puanlar kaybetmek içimizi acıtıyor. Oynanmadan alınan 3 puanla birlikte, sezonun belki de en önemli karşılaşmasına çıkacak bordo-mavililer. Şampiyonlar Ligi mesaisiyle fizik ve ruh yorgunluğu yaşayan rakibi karşısında "beterin beteri de varmış" diyerek Trabzonspor'u favori göstermek yanlış olmaz. Hafta içerisinde kamuoyunca sıkça tartışılan başkan Şener ve Sylva'nın açıklamalarının özellikle bu maç için olumsuz etki yaratacağını düşünmüyorum. Nedeni ise bu maçın sonucunda Sadri Bey'in "Var mısın Yok musun?" sorusuna, futbolcular ve teknik heyet cephesinde yanıt aranacak olması. Belçikalının, Kayseri maçında verdiği dersten (!) sonraki oyun mantalitesini sahada uygulaması durumunda, bekleyerek değil oyunu rakip sahaya yıkarak oynanacak futbol galibiyeti getirecektir. Görevin büyüğü yine taraftara düşüyor. Dolduralım Avni Aker'i. Yaramazlıkta yapsa çocuğun sahibi ailesi ise, başarı ya da başarısızlıkta ise Trabzonspor'un sahibi yine taraftarıdır.
Arıza nerede? Sadri, Hayrettin, Mahmut, İhsan bu isimler hizmet edip tarihteki yerlerini alırlar ama sonuçta geçicidir. Kalıcı olan 10 yaşındaki Ali Haydar Çelik'in gönlündeki Trabzon sevdasıdır. Hafta içerisinde yabancıların sıkıntıları yine tavan yaptı. Rune Lange, Kevin Campbell, Szymkowiak, Marcelinho, Kiki Musampa, Fabiano Eller, Jabi, Yattara, Sylva, Song, Alanzinho, Tjikuzu... Yukarıdaki isimler, son on yılda Trabzonspor forması giyen yabancılar arasından seçilmiştir. Yanlışın tamamını futbolcuda arama kolaylığına kaçmak yerine, şu listeyi baştan sona ve sondan başa üçer defa okuyup, ayrılanların ve ayrılmak isteyenlerin ayrılma gerekçelerini karşılarına yazalım. Gerekçeleri de aynı şekilde okuduğumuzda sonuç net olarak ortaya çıkacaktır. Hugo Broos gibi kimseye yol gösterme düşüncemiz de yok. Sadece sesli düşünmek istedik.