Dilimizde tüy bitti ama derdimizi anlatamadık... Bu takımın orta sahası boş... O boşluğu iki ya da üç oyuncuyla doldurmak mümkün değil. Hele hele Ernst'in yokluğunda iki kere imkansız! Görüntü bu kadar net. Yapılması gereken tek bir şey var; dörtlü savunma, dörtlü orta saha ve çift santrfor oynamak. Yani Daum, derbide ne yaptıysa Denizli burada bunu yapacaktı. Orta sahayı dörtleyecek ve oyunu tutacaktı... Bunu yapsa hoca ayağını yorganına göre uzatmış olacaktı yapmadı. Yine şapkadan tavşan çıkarmayı denedi... Hâlâ İbrahim Kaş'tan, Serdar Özkan'dan medet umuyor.. Ayağında top tutamayan Bobo'dan pivot santrfor yapmaya çalışıyor. Sistem konusundaki inadının faturasını ödemeye doymadı bir türlü. Bu takım, en azından böylesine krıtik maçlarda orta sahayı boş bırakma lüksüne sahip değil. 4-4-2 zorunlu istikamet. Koy savunmanın sağına Ekrem'i, sol önde de İsmail'i kullan. Ama orta saha oyuncusu gibi kullan, forvet arkası değil. Rakip savunmaya baskı mı yapmak istiyorsun o zaman tercihin Bobo değil Nobre olacak... Dedim ya boşa konuşuyoruz, hoca elinde Barcelona kadrosu var sanıyor. Ona göre oynatıyor! Ne oynatıyor derseniz. Çifte telli...
Yayla gibi orta saha Wolfsburg baktı yayla gibi orta alan boş, istediği gibi at koşturdu. Ellerini, kollarını sallayarak Beşiktaş kalesine geldiler... Misimoviç bu takımın yıldızı. O yıldız topu aldı, on metre sürdü, kaleye baktı ve bir Allah'ın kulu "Arkadaş sen nereye gidiyorsun!" diye sormadı. Sormaz mısın, böyle yersin golü işte. 'Memuru süslü avrat, çiftçiyi kuru inat yıkar' derler. Denizli inatçı çiftçi gibi. Şimdi sorsanız muhtemelen 'Ernst'in yokluğu hesaplarımızı bozdu' falan diyecek... Kusura bakma hocam, bu hesapları bozan senin sistemin, Ernst'in yokluğu değil... Bir takımın orta sahası kendi savunmasından gelen topları alamazsa gol yer, rakip savunmadan gelen topları alamazsa gol atamaz. Bu kadar basit. Senin sisteminde ise bunları yapmak imkansız. Çocukken oynadığımız bir oyun vardı, adam asmaca. Senin sistem de böyle bir şey; Kartal asmaca! Şu Wolfsburg'a yeniliyorsan Avrupa'da işin ne, otur evinde?