Gece ile gündüzü hatırlatan bir maç seyrettik Avni Aker'de. 29 dakika karanlık, geriye kalan 61 dakika aydınlık. Evet, 61 rakamı bir tesadüf değil. Trabzonspor 61 dakika güneş saçtı izleyenlere. Cinneti de cenneti de aynı maçta yaşattı. Broos'un, futboldan anlamayan(!) bordo mavili camiaya verdiği "beyaz baston" dersi Allah'tan kısa sürdü. Ama aynı seyirci, yenilen golden sonra yaptığı ıslıklı protesto ile kimin "beyaz bastona" ihtiyacı olduğunu gösterdi. Trabzonspor kulübü bir okuldur. Şanlı mazisinde birçok öğretmen ve öğrenci vardır. Herhalde Hugo gibisini görmemiştir. Yattara'nın oyunda kaldığı süre içerisinde ne kadar aciz durumda olduğunu üzülerek izledik. Bir efsanenin bu hale gelmesi ne kadar acı. Ya Engin'in çıkarken yaptıklarına ne demeli? Engin efendi, senin gibi kimler geldi geçti bu diyardan. Unutma ki hiç ama hiçbir kimse Trabzonspor'dan büyük değildir. Onun üzerinden kendine pazar yaratamaz.
Tüm maçlara Çakır! Trabzonspor iç saha ya da deplasman fark etmeden çift forvet oynamadığı zamanlarda, çoğalıp baskı kuramıyor, mahkum oynuyor. Umut ile Gökhan bu kadro içerisinde "çay-şeker" misali birbirlerini tamamlıyorlar. Fakat ikisi de merkez forvet oynadığı sürece. Böyle olunca, orta saha oyunu ileriye iteleyebiliyor, savunma orta sahaya daha da yaklaşıyor. Oyun, rakibin üstüne yıkılabiliyor. Savunma ile hücum oyuncuları arasındaki mesafe kısalıyor. Broos, tek merkez forvetli sistem ile bu defa kimlere ders veriyor anlamış değiliz. Tayfun'un arzulu futbolunu gördükten sonra, ona gösterilen tepkilerin yanlışlığını bir kez daha anladık. Seyircinin Tayfun'un gönlünü alması güzeldi. Diğer yandan Ceyhun ve Colman'ın iyi oyunları bizleri ilerisi için umutlandırdı. Colman'ın yükselen performansının süreklilik kazanması şart. Trabzonspor'un orta sahasının formda olması çok ama çok önemli. Gelecek hafta oynamadan alınacak 3 puanla birlikte, 15 günlük süre iyi değerlendirilmeli. Son bir not: Trabzonspor'un tüm maçlarını Cüneyt Çakır yönetsin.