Ne oldu? Ne oluyor? Böyle hiç hoş ve güzel olmuyor. Tribünlerde müthiş bir protesto. Her telden bir ses çıkıyor. Herkes kendince psikolojik boşalımını gerçekleştiriyor, haklıdır ama böylesi şiddet gerçekten de pes dedirtiyor. Daha dört ay öncesine kadar iki kupa alarak tarihe geçen bu takım değil miyd? Dört ayda ne oldu da tarihe geçen bu takım bir anda yok oldu? Üzülmemek elde mi, kahroluyoruz. Bizler bu camianın içinde sevgiyle, tutkuyla, saygıyla, ilkeyle, hırsla zaman zaman fanatizimle büyüdük. Kaleci Rüştü'ye bakıyorum her top gelişinde bir ıslık, sadece bu takımın bu hale gelmesinden Rüştü mü sorumlu? Diğer futbolcular sorumlu değil mi? Sayın Yıldırım Demirören bu takıma 100 milyon euro'ya yakın para harcadı. Daha düne kadar herkesin övdüğü, göklere çıkardığı Mustafa Denizli'yi takımın başına getirdi. Şimdi ister istemez şunu düşünüyorsun: Sahada un var, şeker var, tribünde şeker gibi taraftar var. Sen de bu takımın helvasını yapacaksın. Biz de tribünde oturup lezzetle yiyeceğiz.
Demirören ders alacak Sayın Yıldırım Demirören hem şekeri hem unu verecek, helvayı da kendi mi yapacak? Elbette ki hata da vardır. Böyle bir şey var mı? Sahanın içine bakıyorsun, daha beşinci dakika iki tane gol kaçıyor. Yani inanın bir futbol adamı olarak bu işten zevk almıyorum. Biz buraya eğlenmeye, mutlu olmaya, temaşaya geliyoruz. Gol geldi, nasıl mutlu olduk. Tribünler başladı şarkı söylemeye. Ne güzel, yanıbaşımda iki tane ufacık bebe oturuyor. O olaylar anında onların yüzlerini görseniz, şiddetin kalplerde ne kadar yaralayıcı bir eylem olduğunu görürdünüz. Özellikle de bu minicik kalplerde. Şimdilik bu hatalar bitecek, bu hatalardan sayın başkan Yıldırım Demirören de ders alacak, yönetim kurulu üyeleri daha fazla ders alacak. Herkes ders alacak. Tabata doğru yerde oynatılınca, doğru iş yapıyor. Sahanın en iyisiydi. Fink oynadı, takıma denge geldi. Tek forvet oynandı, doğru olan buydu. Gelin herkes sakin olsun, sinirlerine hakim olsun...