Fenerbahçe ile 1-1 berabere kaldıkları maçta o golü atmasa, Eskişehirspor küme düşebilirdi. Maçtan bir gece önce kamptan kaçarak, bara gittiği için kulübü tarafından 3 hafta kadro dışı bırakıldıktan sonra Antalyaspor karşılaşmasında takımdaki yerini almıştı. 36'ncı dakikada ilk golü attığı maçın devre arasında teknik direktör Rıza Çalımbay, şöyle diyordu soyunma odasında: "Kendini yorgun hissediyorsan yerine başkasını alayım!" Hocasına yanıtı şöyle olmuştu: "İkinci golü de atayım, ben sana işaret ederim". Nitekim 50'nci dakikada ikinci golü de atıyor ve hocasına "Beni çıkar!" diye işaret ediyor. Oyundan çıkıyor ve maçı golleriyle Eskişehirspor 2-0 kazanıyor. Batuhan, işte öyle bir golcü. Yaşı 18'di. Yaşı gereği haşarıydı da... Erkekçe, delikanlıca, mertçe itiraf ediyor 'gençlik yanlışları'nı: "Çocukça davrandığımı söylüyorlar, beni eleştiriyorlar. Unutulmasın ki ben bir gencim." Ve ekliyor, delikanlı: "Beşiktaş, büyük bir aile. Her ailede çocuklar yaramazlık yapar."
Beşiktaş'ın ilacı olacak Yani büyüklerinden "hoşgörü" bekliyor, Batuhan. Bu delikanlıya gösterilecek hoşgörüyle hem Türk futbolu, hem oynadığı üçü özel, dördü resmi (1 Süper Kupa, 3 lig) 7 maçta 7 gol atabilen Beşiktaş kazanacaktır. Nobre, Bobo, Nihat, Holosko, Tello, Yusuf gibi usta gol ayakları olmasına karşın siyahbeyazlı takım, fileleri havalandırma sıkıntısı yaşıyor. Neden acaba? Bu sorunun yanıtını Batuhan'dan dinleyelim: "Herkes gol atamaz. Santrforlar, futbolun sanatçılarıdır. Kimseyi kıskanmam, kimseye benzemeye çalışmam. Ben Batuhan'ım. Gollerimi Batuhan gibi atarım." Batuhan, hoşgörü, sıcak ilgi, sevgi bekliyor. Bunu da öncelikle yapacak kişi kapris zırhından sıyrılmış Mustafa Denizli'dir! Çünkü Gençlerbirliği maçında da görüldü ki 'golsüzlük sancıları' çeken Beşiktaş'ın ilacı, Nobre'nin yanına Batuhan'dır!