Fener gibi, yüksek top tekniği ile topu iyi kullanan takımların kilitlenmelerinin tek yolu gerilimdir. Fenerli oyuncular maça çok gergin başlayınca top çeviremediler. Öne gidemediler. Emre, Kazım, Santos kendilerine dalaşacak birer Diyarbakırlı bulup, oyunun pozitif yönünü unuttular. Bu gerilimde, ilk 45 dakikada 14 faul ile standart üzeri faul yapan rakip takım ile, sahaya su ve çimento takviyesi(!) yapan bir kısım seyircinin de büyük katkısı vardı elbet. Ama Fener'in yediği goldeki ayrıntı başka bir problemdi. Rakip ceza alanı önünde Semih'in top kaybı ile başlayan pozisyon, savunma arkasına atılan topta Bilica'nın ağırlığı nedeni ile pozisyona dönüşüyor, topun filelere gidişi ise şansın Diyarbakır'a gülüşü oluyordu. Aklımın almadığı bir olay da savunma arkasına atılan her topta rakibin santrforunu kaçıran Bilica'nın nasıl olup da bu takımın ilk 11'inde olduğu idi.
Kazım müthiş oynadı Çok iyi işler yapacağını bildiğim Mendoza'nın dışında da ben, Keita, Sercan, Holosko gibi adamların karşısında Bilica'nın Fener'e ne kadar sıkıntı olacağını görüyorum. Fener'in golü ise çok pasla ama hızlı ve de çok adamla golün ne kadar mükemmel atılacağının dersi idi. 9 pası, sadece 9 saniyede ve de üstelik 6 adamı bu pas trafiğinde tutarak atıyordu golünü Fener. Bu da hücum becerili oyuncuların kafaları rahat olduğunda neler yapabileceğini gösteriyordu. Nitekim 2. yarı sadece topunu oynamaya niyetlenen takım, en az 25 hafta daha böyle süper oynayacağını tahmin ettiğim Emre'nin süper pasında Kazım'la 2. golü buluyordu. Bu dakikadan sonra fark olacağını düşünüyordum. Çünkü Daum'un Fener'i şampiyonluğun kaçtığı sene bile, kondisyonu ile Avrupa'nın son 20 dakika en çok atanı idi. Kazım'ın müthiş oyunu galibiyeti getiriyor, Fener'in fizik gücü ile son dakikalarda baş etmenin çok zor olacağı ortaya çıkıyordu.