Alex'i 3 sezon Denizli'de etkisiz kılan adam markajında oynaması idi. Tomas veya İbrahim Ege prangası ile maçı etkisiz bitirirdi. Bu nedenle Erhan hocanın Alex'e markaj vermediğini görünce "bu maç Alex'in olur" diye düşündüm. Nitekim daha ilk 30 dakikada 3-0 yapabilecek ve sonrasındaki gollük pozisyonlarda hep Alex vardı. Bilica ilk golün başlangıç pasını vermenin dışında yine oyunu geriden iyi kuruyor, takımı fazla önde oynamadığı için de yavaşlığı nedeni ile sırıtmıyordu. Ama onun Fener'in güvenebileceği bir stoper olmadığı konusunda fikrim değişmiyordu. Cristian'ın varlığının Emre'ye en büyük avantajı hücuma kolay ve iyi pas atması, bu sayede de Alex'in rakip ceza alanı ile daha yakın akrabalık ilişkilerini kurması oluyordu. Güiza'nın koştuğu mesafe bence daha ilk yarıda 5 km'yi geçiyor , bu da ortalama 3.5 km koşan dünya forvetlerinin yanında gol atmanın dışında da Güiza'nın değerini gösteriyordu.
Santos'un savunması eksik Uyumsuzluğunu, çok koşarak kapamaya çalışsa da ilk yarıda hücumda etkisizdi Denizli. Hızlı Kazım ve Gökhan'ın karşısına Hacıoğlu'nu sol bek oynatıp onun hızından yararlanmaya çalışmak gibi zekice planını, Roberts işlemeyince yerini Güray'ı alarak ve 2. yarıda Fener'in gol ortası dışında sağ kanadını işlevsiz bırakarak oyun okuma zekasını da gösteriyordu Erhan hoca. Dos Santos, öne çıkmaya meraklı sağ kanadı olan her takımı hücumu ile zorlayacak ama savunmasındaki eksiklik nedeni ile de Fener'i sıkacak gibi gözüküyor , bu sıralarda giden elektrik ve çözülemeyen sorun ''ayıp''olarak Denizli tarihine yazılıyordu. Nitekim sonrasında başlayan oyun konsantrasyon kaybına bağlı hatalarla dolu oluyor ama Kazım'ın yerine Deivid'i geç almak dışında az hata yapan Fener, Güiza ile kazanıyordu. Maçın bana göre en önemli görüntüsü ise Aziz başkanın göbeğinin belirginliğini gösteren görüntü idi. O görüntünün anlamı da hastalarını bugüne kadar 250 ton zayıflatan bir iç hastalıkları uzmanı olarak bana başkanın ciddi ihtiyacının olduğu idi.