Yayıncı kuruluşun programı Ziya Doğan'ı maçın adamı seçti. Trabzon'dan iki kez ayrılmak zorunda kalan Doğan'ın son anda topladığı mütevazı kadro ile zafer kazanması gerçekten ekstra puanlıktı. Kutlarız. Olaya bir de tersinden bakalım: İyi bir motivasyon adamı olan ve istediğinde "AntiFutbol" un önemli isimlerinden biri haline gelebilen Ziya hoca, Trabzon'un bu kadrosu ile aynı Diyarbakır'ın sahasından 3 puan alıp dönebilir miydi? Belki evet, belki hayır. Rakibi bekleyip bozmak kolay, kapananı açıp yenmek zor. Başka bir soru: Yanal'ın Trabzon'u 1-1'e gelen maçı çevirebilir miydi? Bilemeyiz, asla bilemeyeceğiz. Tıpkı, Ersun hocanın geçen haftaki Sivas'tan ne sonuç alabileceğini hiç öğrenemeyeceğimiz gibi. Zira futbol pozitif bir bilim değil. Kontrollü bir deney yapmamız da olanak dışı. Bir maç oynanıyor ve bitiyor. Sonucu sadece güç ve bütçe değil, bir sürü etken belirliyor. Oysa bilimin laboratuar ortamında, sabit koşullar sağlanıp standart materyal ve yöntemle aynı deneyi defalarca tekrarlayıp aynı sonucu almak doğal olandır. Bir bakışla, bilim adamının işi teknik direktörden daha kolaydır.
Futbol basit bir oyun Skoru belirleyen süreç karmaşık olmasına karşın futbol aslında basit bir oyun. Yığınların satranca, brice değil de futbola ilgi göstermesinin nedenlerinden biri de bu kolay anlaşılırlığı. Futbol teknik direktörlerinin yüksek IQ sahibi olması gerekmiyor. Aktif sporculuk deneyimlerine periyodik eğitim katarak mesleklerini icra ediyorlar. Çoğu zaman içlerinden bilgisi değil ilişkisi iyi olanlar Süper Lig'de iş buluyor. Maçı kazanan kazanıyor, kaybeden önündeki maçlara bakıyor. Para derseniz, her sonuçta kazanılıyor. Yorumculuk ise hepten kolay. Teknik adamlıkta elle tutulur bir başarısı olmayanlar çok iyi yorumcu olabiliyor. Hiç futbol oynamamış ama gözlem yeteneği yerinde olanlar da harika yorumlar yapabiliyor. Çünkü dedik ya, futbol basit bir oyun. Neyin iyi neyin kötü olduğunu, nelerin yolunda gitmediğini, hangi mevkilerin aksadığını görmek gayet kolay. Lâkin zor olan, evet zor olan bunları düzeltebilmek. Rakip de kendince önlem alabildiği ve çok zayıf olmadığı zaman iş daha zor. Bu nedenle gerek yorumcular, gerekse taraftarlar takımların aksayan yönlerinin nasıl olup da düzeltilemediğini konuşurken sadece oyunun bir parçası oluyor. Cumartesi gecesinin devrik kralı Hugo belki Perşembe gecesi Avrupa tacı takacak, Doğan ise geçen sezonun Broos'u gibi lig sonunda takımını kurtaramayacak. Ancak bunu bugünden bilemeyeceğiz. O halde yorumlayalım, bu bilinmezliğin tadını çıkaralım!..