Her zaman İnönü Stadı'nın tribünlerinden yükselen o muhteşem anbiansı özlerim. Topa vururken tavan yapan o heyecan fırtınası, o sesler, ıslıklar, alkışlar hep kulağımda çınlar. Adrenalinim yükselir ve tempom artardı. Dün işte bu yoktu İnönü Stadı'nda. İtici güç tribünler bomboştu çünkü. İlk yarıdaki futbol kalitesi de haliyle düşük oldu. Futbolcuların
hiç mi suçu yoktu derseniz sayayım; Bobo gitti, gidecek derken belli ki bundan çok etkilenmiş. İnanılmaz kötü oynadı. Hepimizin bildiği Nihat asla bu değil. Gol pasıyla kendini affettirse de herkes eski Nihat'ı bekliyor. Nihat henüz hazır değil. Hazır olmayan sadece o değildi dün. Sakatlıktan çıkan İbrahim Üzülmez savunmada iyi ama ofansta çok aksadı. O kötü olunca, Boboda etkisiz kalınca sol kanat hiç işlemedi ilk yarıda. Akınlar hep sağdan geldi. Fink, Sivok ve Erhan gibi isimler iyilerin içindeydi. Erhan yerinde çıkışlar yaparak ilk yarıda sağ kanadı çalıştıran isim oldu. İkinci yarıda Mustafa hoca hücumdaki sıkıntıyı Holosko ile çözdü. O hem golü attı, hem de gole kadar hiç geçilmeyen Antalya kalesine bayrağı dikiverdi. Aslında oyunun güzelleşmesi sol ve sağ kanadın çalıştırılmaya başlamasıyla oldu. Golden sonra Antalya'nın savunması hatalar yapmaya başladı ve Tello, Hokosko'nun ateşlediği takımı rahatlatan golü attı. Aslında itiraf etmeliyim ki ilk yarıda Nobre altıpastan kaleci Ömer'in kafasını nişanlamasa belki de bambaşka bir futbol ortaya çıkacak kötülerden hiç bahsetmeyecektik. Futbol böyle bir şey işte. Topu ıskalarsanız kötü, 90'a takarsanız yıldız oluverirsiniz!