Dün akşam geride Sivok, Ferrari, Ernst ve uçta Fink ile, ileride de Nihat, Tello, Bobo ve Nobre ile oluşan baklavalar vardı bir de Baba Hakkı'nın süveterini anımsatan formadakiler. Bunlar içinde en iyisi formadakilerdi, diyebiliriz, bunları gerideki dörtgeni oluşturanlar takip ettiler. İleride yeni yerine alışmaya çalışan Tello, kafası St. Etienne'de
Bobo ile giderek güçlenip hızlanan Nihat ve aralarında koşturan Nobre bir türlü pozisyon üretemediler. Nobre seyrek gelen ortalarda altı pastan kaleciyi hizalamayı sürdürüyor. Füzelerinin ilk haberlerini veren Nihat'ın da bir an evvel kendine Kovaçeviç gibi partner edinmesi lazım. Bana göre bu Bobo olur ama Bobo'nun önce bir karar vermesi lazım, gidici mi kalıcı mı? Maçın ve Beşiktaş'ın yükselen yıldızı bence Fink idi. Şu anki hali ile Ernst'in ilk geldiği günlerdeki havasını andırıyor, ancak umarım geçen senenin gerisinde kalan Ernst de çizgisini ileriki haftalarda yükseltir.
Taraftara da sözüm var Erhan'ın koridoru ile Tello'nunki arasında çok fark vardı. İlk yarıdaki tüm kanat atakları neredeyse sağdan geldi, sol kanat çalışmadı. Buna karşılık İbrahim defansta geçen sene kaldığı yerden neredeyse sıfır hata ile oynamaya devam ediyor ancak ofansif yönde biraz geride kaldı onu da maç eksiğine verebiliriz. İkinci yarı değişiklikleri beklenen golleri ve üç puanı getirmeye yetti. Futbolcuların sırtlarındaki Türk Kızılayı yazısının 17 Ağustos günü oynanan bir maça denk getirilmesi manidar bir ayrıntıdır. Başkan Demirören'in sosyal duyarılılık açısından gösterdiği bu farkındalığın tüm spor kulüplerine örnek olmasını dilerim. Son sözüm seyirciye... Tasvip etmedikleri oyuncuların olası transfer haberleri çıktıkça cezalandırma ve tehditlerde ölçü tanımıyorlar. Yıkarız, yakarız, kombine almayız vs gibi. Ceza almakta ise mahsur görmüyorlar. Alınan ceza ise iki-üç yüz kişi için onbinlere verilen bir ceza. Bu yıl da böyle geçecek diye düşünüp gelecek sene bununla ilgili daha hukuki ve hakkaniyetli bir ceza sisteminin yürürlüğe girmesini umacağız.