Sezon sonu yazımızın konusunu Trabzon'un ikbalini düşünerek transfer detaylarına ayırmak amacındaydık. Ta ki yönetimdeki kaosu görene dek. Şampiyonlukları Anadolu'ya defalarca taşıyan ve ona sahip ilk ve takım olma unvanını elinde bulunduran Trabzonspor'a yönetim içi karmaşa yakışıyor mu? Oysa sezonu 3. sırada başarılı bir şekilde bitirmiş, Avrupa kupasına katılma hakkını elde etmişken, sağlam kafayla transfer kararları alınması gerekirken bu belirsizliklerin ve çelişkilerin yaşanmasına ne lüzum var? Esasında İstanbul-Trabzon hattında gidip gelen yakışıksız bu tür söylemler pikolanın kabuğunu dolduracak kadar bile değil. Ne var ki ortada canım? Bunu uzatmak, sınırlarını genişletmek, Trabzon'a kadar taşımak kulübü idare edenlere pek de uygun gözükmüyor. Düşünülmeden sarfedilmiş bir bilemeden iki kelime... Unutulmaması gerekir ki belli mevkilerdeki kişilerin ağızlarından çıkan her söz bir dikkat bir tartı gerektirir.
Söylemler çok yakışıksız Yönetim içindeki hengame taraftarlara da yansımış durumda. Herkes karamsar, herkes bir şeylere ve birbirine kızıyor. Gerilim had safada. Yani Trabzon'da pasif bir kaos yaşanmakta. Ama çatışmanın depreşmesi hem taraftar hem de oyuncu nezdinde büyük sıkıntılara yol açabilir. Eğri oturalım doğru konuşalım; eğer yönetim içi çekişmeler bir nihayete varmazsa, yeni gelecek hoca veya futbolcular değil ama mevcutlar ayrılma yollarını deneyebilirler. Bunu önlemek yönetimin ilk vazifesi olmalıdır. Olayların bıçak sırtında göründüğü şu noktada, biraz da görev Trabzonspor Divanına düşmektedir. Trabzonspor'u bu sıkıntılı dönemden çıkarmak için takımın soğukkanlı ve sağduyulu hareket eden Divan üyelerine ihtiyacı vardır. Divan'da bu tür konular ile önceden karşılaşmış tecrübeli büyüklerimiz bu kısır döngüye müdahil olup, çözümde yer almalıdırlar.