İki yüzlü bir maçtı. Birinci yüzünde Şampiyonlar Ligi. İkinci yüzünde Avrupa kupalarında iki ön elemeden kaçış. Trabzonspor, daha maçın başında golü atınca, "Herhalde" dedim, "Hedefi büyük olan, elini çabuk tutuyor." Ama atılan golden sonra, kendine çekilen Trabzonspor resmi çıktı ortaya.
***
Buna karşılık topa daha çok sahip olan ve golü daha çok düşünen Fenerbahçe'nin gidişleri gol kokuyordu ve beraberlik golü de gecikmedi. Bu golde Güiza ile Alex, rol değişimi yapmışlardı sanki. Ama Güiza'nın asisti, Alex'in vuruşundan ustaydı.
***
İkinci yarıda, farklı bir Trabzonspor bekledim. Ama topa yön vermenin merkez üssü, sarı lacivertli ayaklardı. Ön elemeden kaçıp, daha çok tatil yapma duygusu, Şampiyonlar Ligi özlemini yendiyse, bu ayıp da Trabzonsporlu futbolcuların olsun. Çünkü onlar dün gece kazanmak için, kıllarını bile kıpırdatmadılar. Ruhlarına ve bedenlerine sezon sonu yatağını sermişlerdi.
***
İki takımın da, gerçekleri görmesi gereken bir maçtı. Fenerbahçe'de Selçuk Şahin neyse, Trabzon'da Hüseyin Çimşir o. Umut Bulut ve Gökhan Ünal atılan golde ne kadar uyumluysa, maç boyu o kadar uyumsuzdu. Alanzinho takımın en özel adamıydı. Sezonun en beceriksiz adamı Güiza, dün gece iyi paslar dağıttı. Son dakika golüyle, gelecek sezon için de umut dağıttı.
***
Sonuç olarak Fenerbahçe, sezonu galibiyetle kapatırken, puan cetvelinde kendisine ayrılan yerin biletini aldı. Trabzonspor'a gelince... Bu takımı son maçlarda çekici kılan hırsıydı ama, dün Trabzonspor'da hırsın zerresi yoktu. 90 dakikanın hakkını vermeyenin, hedefinden hak alması da mümkün olamazdı. Öyle oldu.