Kadıköy dün tarihi günlerinden birini daha yaşadı. Sabah saatlerinde başlayan hareketlilik, esnafın da yüzünü güldürdü. Çok güzel manzaralara şahit olduk. Her iki takım taraftarları kol kola şarkılar söylerken, bizimkiler de onlara dahil oldu. Gerçekten Kadıköy, Bağdat Caddesi ve Kalamış'taki kafelerde, restoranlarda hep bu görüntülere şahit olduk. F.Bahçe'nin kendi emekleriyle yaptığı Şükrü Saracoğlu Stadı ülkemizin gurur kaynağı oldu. 60 ülkede, 200 milyon kişi bu maçı seyretti. Gerçekten bizim için iyi bir propaganda oldu. Maça gelince... Başlama vuruşundan önce çok zevkli bir maç seyredeceğimi düşünmüyordum. Hatta "Sıkıcı geçebilir" diyordum. Ama yanıldım, iyi ki de yanılmışım. Oyuna Shakhtar iyi başladı. Sürekli savunmanın göbeğindeki ikilinin arasında dolaşan Adriano daha 5'te yüzde yüzlük bir pozisyonu atamadı. Aynı futbolcu 25'te bu kez affetmedi. Werder Bremen'in Diego ve Almeida'yı çok aradığı anlarda imdatlarına Shakhtar kalecisi ve savunması yetişti.
Kaleciler damga vurdu Lucescu, takımını fazla motive etmiş. Çok gereksiz sertlikler ve fauller yaptılar. Bunlardan bir tanesi golle neticelendi. Naldo'nun uzaktan ama çok sert frikiğini kaleci Pyatov büyük bir hatayla kendi kalesine tokatladı. Arkadan bir iki pozisyon daha yaşadık ve takımlar ilk 45 dakika sonunda 1-1'lik skorla soyunma odasının yolunu tuttular. İkinci devreye Alman takımı daha ihtiyatlı başlarken Shakhtar işi uzatmalara bile götürmek istemeyen bir futbol ortaya koydu. Devrenin büyük bölümü Bremen kalesi önünde oynandı. Ama en önemli pozisyonu da Pizarro'nun kafasıyla Bremen yakaladı. İlk golde büyük hatası olan Pyatov, yaptığı kurtarışla maçın kaderini değiştirdi. Uzatmalarda, sahanın yıldızı Srna'nın mükemmel asistiyle buluşan Jadson, UEFA Kupası'nın sahibini belli eden golü attı. Bu golde de Bremen kalecisi Wiese'nin hatası büyüktü. Kalecilerin damgasını vurduğu bir maç izledik. Gurbetçimiz Mesut Özdil'i aradık ama bulamadık. Neticede hak eden taraf kupayı aldı. Lucescu ve talebelerini tebrik ederim.