Sana hoca beğendiremiyoruz söylemi ağır. Hiç öyle şey olur mu? Kaç kere yazdım tarif ettim; aynayız biz, üzerimize vuranı yansıtırız. 15 seneyi doldurmuşum köşelerde. Takip edenler bilir. Hiç sevmediğim, sevmediğimi belli ettiğim isimleri bile övmüşümdür. İyiye iyi, kötüye kötü çıkar bizden. "Lafı söyleyene değil, söyletene bakın" demiş üstat. Dahası, biz yazdık diye kaybetmez takım. Saha içi görevi olanlar işini eksik yaptığı için istenmedik sonuç çıkar. Futbol yazmaya çalışıyoruz, magazin değil. Tribüne oynamak kolay. Bu ülkede her ligde forma giymişim. (En fazla da 1. Lig.) Kupa şampiyonu, 2. Lig, 3. Lig şampiyonluğu, küme düşmenin acısını, kazanmanın tadını kılcal damarlarıma kadar tatmışım. Almanya'dan B diploma, bu ülkeden A diploma almışım. 8 yaştan 18 yaşa kadar her yaş grubuyla bir yıl çalışmışım. 3 senedir 3. Lig'in çamurunda patinaj yapıyorum. Bırakın da başkalarından başka yazalım.
Şenol hocayı tek geçerim Mustafa Denizli'nin '96. dakika' yorumu ilgilendirmez beni. Sercan'ın sadece futbol topuyla olan diyaloğuna yorum geçerim. Daha dün kardeşim Ahmet Özen'in uygulamalarını değerlendirdim. İşe yaramayan ileri ikilinin dörde çıkarılmasının faydasızlığını tarif etmişim. Bugün tesislerden haber geliyor, tek forvet, kalabalık orta saha, hoca sistemde değişikliğe gidiyor. İşimiz sadece futbol. Kimseye hizmet yazmaz kitapta. Teknik adamlar içinde Fatih Terim'i ikinci sıraya, Şenol abiyi 1. sıraya yazarım. Çok sevip beğenmeme rağmen, her uygulamasına sorgulamadan doğru diyemem. Çok kere eleştirmişimdir ikisini. Son bir şey; iyi yaptığında Erdoğan Arıca'yı, Hikmet Karaman'ı, Güvenç Kurtar'ı bile övmüşüm... Yanarım yanarım o ayrılan hoca için boşa çıkan öngörülerime yanarım. Tutturamadı standardı, hem kendi kaybetti, hem Trabzonspor.