Dün akşamki maçı yazmadan önce sizlere nasıl izah edeyim diye uzun süre düşündüm. Aslında dün akşam oynanan maç sanki Kartal, Maltepe veya Etiler'deki Boğaziçi Üniversitesi Stadı'ndaydı sanki. Yani 11'i kuranların çıkıp maç yaptığı bir yerde, emmi-dayılarla, Hasan ağabeylerin baklavasına oynadıkları mahalle maçından farkı olmayan bir maçtı. Hasan ağabeyime sorsan, "Senin takıma Fenerbahçe'nin bu 11'den kimi alırsın" diye, yemin ederim bu 11'den hiçbirini mahalle takımında bile oynatmaz. Oynarlarsa, baklava parasını peşin almak lazım, kavga edip parayı ödemeden kaçmasınlar diye.. Fakat bütün bunlara rağmen maçı izlerken uyumayıp heyecanlanan koca Türkiye'de bir kişi vardı o da Aziz Yıldırım. Bir de diyorlar ki "O hesap, bu hesap Fener şampiyon olabilirmiş." Bu futbolla şampiyon olursan, şampiyonluğu da kabul etmeyeceksin.
Yedekler de gerekli Sahada bir Roberto Carlos vardı.. Sanki kendisi değil de lakabı Carlos olan biri.. Ben lakabı Carlos olan futbolcu gördüm, bundan daha iyiydi. Şimdi diyeceksiniz ki "Eh as futbolcularımız sahada yoktu." O zaman bana Barcelona'nın yedeklerini sayın derim. Büyük takım, yedekleriyle de büyük olur. Sezon başında kadroyu kuranlar, neden cezaları ve sakatlıkları düşünmediler?