Geçen sezon sonunu dün gibi hatırlıyorum. Tribünlerde "Zico istifa" sesleri yükselirken, F.Bahçe medyası da bir an önce gönderilmesi konusunda fikir birliğine varıyordu. İspanya, Avrupa Şampiyonu olmuş, teknik adamı Kadıköy'e getirilmişti. Herkes ayakta alkışlıyordu. "Artık Alex falan bu takımda zor oynar, F.Bahçe'ye disiplin geldi" yazılarıyla Aragones'e büyük destek veriliyordu. Peki şimdi ne oldu? Bu arkadaşlar, dünü unutup birden bire Aragones'in kellesini istemeye başladılar. Benim gibi Zico'nun arkasında duran birkaç kişi susuyor, sesini yükselten konuşuyor. Sezon başında şakşakçılık yapanlar susma erdemini gösteremiyordu.
Kalemşörler... Dikkat edin sahadaki futboldan falan bahsedilmiyor. Kimlerin kalemşörleri olduğu belli olanlar, "Aragones'i getiren yönetim gitmeli" diyorlar. 2-1'lik Hacettepe maçından beri Aragones'e notunu vermiş bir yazar olarak diyorum ki İspanyol hoca, F.Bahçe'yi küçük görmüştür. En büyük ve acı gerçek de budur. Zaten mucizelerle buraya kadar gelmiş G.Saray'ın UEFA'dan elenmesini bile neredeyse F.Bahçe yönetimine bağlayacaklar. Kadıköy'e gelemediler diye G.Saraylılardan daha çok üzülüyorlar. Çünkü oradan vuracaklardı ya malzeme gitti. Kimi menajerlik bekler, kimi de yöneticilik. Kimi de istediği gibi at koşturmak ister. Ama F.Bahçe taraftarı artık geyik muhabbetlerinden bıktı. Plan ve proje üreten varsa ancak dinlerler. Gerisi laf-ü güzaf.
İki itiraf önemli Kocaeli maçı sonrası Selçuk: "Rakibimiz forvetleri çok güçlüydü. O yüzden kendi alanımızda bekledik." Bursa maçı sonrası Aragones: "Rakibi kontrayla yakalamak istedik ama beceremedik." İşte her şey ortada. F.Bahçe hep rakibe göre oynadı, kendi oyununu kabul ettiremedi, futbolculara özgürlük verilmedi. Korkak, pasif ve üretken olmayan futbolun faturası da elbette Aragones'e çıkarılacaktır. Hayatımda kelle istemiş bir yazar değilim. Teknik adamlara da saygım büyüktür ama Aragones ile F.Bahçe'nin yolu bir türlü kesişmedi. Kesişeceğe de benzemiyor. O yüzden teşekkür edip yolları ayırmakta yarar var!