Fenerbahçe 100. yılında şampiyonluğunu kutlarken, herkesin gözyaşları ile ayakta alkışlayarak uğurladığı Ümit Özat, futbol hayatında yeni bir sayfa açıyordu. Fenerbahçe taraftarının belki de sahada en çok kızdığı ama bir o kadar da gururla baktığı oyuncuydu Ümit. Gerçek bir liderdi. Futbolu en az teknik adamı kadar biliyor, her maç öncesinde birikimini paylaşmayı tercih ediyordu. Takım içindeki dengeleri çok iyi korumaya çalışıyordu. Gençleri organize edip, yemeklerde motive ediyordu. Aynı zamanda takımın "büyüklerinin" de saygısını veya "korkusunu" elde etmeyi de başarmıştı. 100. yılın krizle geçen son haftalarında Alex'in birden bire nasıl sahalara geri döndüğünü bilen iyi biliyor.
Almanca öğrenmek, ayrı bir futbol kültürünü tanımak, aynı zamanda teknik adamlık için kurs organizasyonlarına girmek ve Köln ile 2. Lig şampiyonluğu yaşamak... Bir Alman takımının Türk kaptanı olurken, duygusallıktan uzak bir ülkenin insanlarını arkasından ağlatacak kadar kendini sevdirmek... Ümit Özat'ın ne kadar önemli bir lider ve futbol adamı olduğunu önümüzdeki senelerde daha iyi anlayacağız. Yeşil çimleri bıraktı artık. Kalbindeki sorunlarını çözemedi tıp dünyası. Ama taktik tahtası önündeki Ümit Özat'ın en az sahadaki kadar hırslı, zeki ve yaratıcı olacaktır. Kaptan sadece masadaki yerini değiştiriyor... Hem geçmiş olsun, hem de hayırlısı...