Doksanlı yılların ortalarında Ömer Altay ile Altan Tanrıkulu'nun birlikte çıkardıkları Gol dergisinde bir araştırma yayınlanmıştı. İstanbul takımlarının futbolcularıyla yapılan anketteki sorulardan birisi de 'En zor deplasman hangisi' şeklindeydi. Futbolcuların yüzde 80'inden fazlası 'Trabzon' şeklinde cevaplamıştı soruyu. Ki seksenli yılların sonları ve doksanlı yılların başları bordo- mavili ekibin 1. ligdeki en kırılgan dönemleridir. Uzun lafın kısası, Avni Aker rakip takımlar açısından her dönemde puan çıkarılması zor bir stat olarak hafızalara kazındı. Trabzonspor, zirve yarışından uzakta kaldığı dönemlerde bile orada oynadığı üç maçta iki galibiyet ortalaması tutturmayı başardı. Avni Aker bu sezon belki de tarihinin en görkemli dönemlerinden birini yaşıyor. Sezon başında kale arkası tribünlerinde yapılan tadilat stadın havasını değiştirdi. Takımın şampiyonluk havasına girmesinden sonra seyircinin heyecanı da yükseldi. Kulübün yıllardır sürdürdüğü eğitim çalışmalarının sonucunda taraftarlık bilinci arttı. Eskiden bir golden sonra takıma sırtını dönen taraftar artık 90 dakikanın sonuna kadar destekliyor.
Artık her maç final Ama tüm bunlara rağmen Trabzonspor bu sezon kendi sahasında çok zor maç kazanıyor. Süper Lig'de 'deplasmanlarda en fazla puan toplayan takım' unvanına sahip bordo-mavili ekip kendi sahasında zorlanıyor. İki hafta önce yaşanan "Denizli kazası" bunun son örneği oldu. Elbette bunda Trabzonspor takımının yeni kurulan bir ekip olmasının büyük rolü var. Ama sorunun kaynağının biraz da psikolojik olduğu kanaatindeyim. 'Erken gol bulma telaşı' ve 'taraftar baskısı' en kolay pozisyonlarda bile futbolcuların elini kolunu bağlıyor. Umut ve Gökhan, Avni Aker'deki maçlara daha büyük stres içinde çıkıyorlar. Bordo-mavili ekibin bundan sonra Avni Aker'de oynayacağı her maç final niteliğinde olacak. Herkesin bunun sorumluluğunda olması ve bunu uygun davranması gerekiyor.