- Teknik direktörlük deneyimim olmadığı halde hocası ben olsam G.Saray şu an 10 puan fark atardı. Öyle kaliteli kadrosu var - Ali Sami Yen'de, İnönü'de, Trabzon'da, Sivas'ta kırmızı var, Kadıköy'de yok. O zaman G.Saray nasıl güvenecek bu federasyona - F.Bahçe-Sivas maçının gözlemci raporunu görmek istiyorum. O rapora Dinçer ne tepki vermiş merak ediyorum
_Federasyon ile Galatasaray arasındaki restleşme devam ediyor. Federasyon yetkilileri, Polat'ın çıkışının ardından Ali Sami Yen'e gitmiyor. İki kurum arasındaki bu sürtüşmenin devam etmesini nasıl yorumluyorsunuz? Devam etsin!..
_Galatasaray'ın federasyondan ileriye dönük alacaklarına dair para istediği ve "Hayır" cevabı alınca da savaş ilan ettiği ileri sürülüyor. Amerikalıların çok sevdiğim bir lafı vardır. Bir asansörde iki kişi varsa ve iki kişiden birisi gaz çıkarırsa, kimin gaz çıkardığını ikisi de bilir. Federasyon başkanı ile Galatasaray başkanı özel bir konuşma yapıyor. Diyor ki "Şu anda sıcak paraya şiddetle ihtiyacımız var. Bizim de federasyondan alacağımız ileriye dönük alacaklarımız var. O alacağa karşılık olarak bize avans olarak şu kadar verin." "Böyle bir alacağınız yoktur, avans da vermiyoruz" diyor Mahmut. Diyebilir. Tamam. Adnan Polat'ın isteme hakkı ne kadar varsa Mahmut'un da reddetme hakkı var. Ama bu ikisi arasında özel bir görüşmedir. Bu görüşme, hele de Galatasaray düşmanlığıyla ünlü bir takım gazetelere sızıyorsa eğer kimin sızdırdığı açık. Bu ayıp. Böyle bir federasyona, artık o Galatasaray güvenmez. Bir de o federasyonun hakemleri, Galatasaray'ı Ali Sami Yen'de çatır çatır yakarken, Fenerbahçe'yi bu haftaki maç dahil hâlâ korumaya devam ederlerse... İnönü Stadı'nda Beşiktaşlı futbolculara kırmızı kart çıkıyor, Ali Sami Yen'de Galatasaraylılara kırmızı kart çıkıyor, Trabzon'un stadında Trabzonlulara, Sivas'ta Sivaslılara çıkıyor ama Fenerbahçe'nin stadında Fenerbahçelilere kırmızı kart çıkmıyor. Sivas maçında Alex'in yaptığı hareket direkt kırmızıydı. İkinci sarı değil, direkt kırmızıydı. İkinci sarıyı dahi çıkaramadı. Ben kaçıncı defadır söylüyorum hem burada, hem 90 Dakika'da. Şükrü Saracoğlu Stadı'nda Fenerbahçeli bir oyuncunun ilk sarı kartı görmesi beraat kararıdır. 'Bundan sonra ne yaparsan yap arkadaş, özgürsün. İstersen rakibinin ayağını kır!' İsim de veriyorum her maçtan sonra. Her maçtan sonra verdiğim isimleri Fenerbahçeliler de onaylıyorlar. İtiraz edene rastlamadım. Federasyondaki arkadaşlarım da onaylıyorlar. Ama ısrarla ve ısrarla hiçbir hakem Fenerbahçeli bir futbolcuya hak ettiği ikinci sarı kartı gösteremiyor. Niye gösteremiyor? Çünkü Merkez Hakem Komitesi'ne güvenemiyor, çünkü başında Kemal Dinçer'in olduğu Gözlemciler Kurulu'na güvenemiyor. Niye güvenemiyor? Geçen sene de söyledim ben, bulursun. 90 Dakika'da da kaydı var. Benim Kemal Dinçer'in namusuna, sportmenliğine, fair-play olmasına bir itirazım yok. Aile dostum gibidir Kemal, severim de... Ama sen Fenerbahçe'nin maaşlı menajerliğini yapmış ve maaşlı menajerliğini yaparken de sahaya atılan bir bıçağı, Digiturk kameralarının önünde hakemden ve gözlemciden saklayarak cebine atmış birini, Gözlemciler Kurulu Başkanı yaparsan gözlemcilikten geçimini temin eden bir takım adamlar 'Ne olur, ne olmaz. Başımızda bir Fenerbahçeli var. Ben şimdi Fenerbahçe'nin lehine karar veren bir hakeme düşük not verip de ekmeğimden olmayayım' diye düşünürler.
ÖZÜR DİLEYECEĞİM Kemal Dinçer'in onlara bir şey tavsiye etmesine gerek yok. Bir şey ima etmesine de gerek yok. Kendi kendine bu havaya girerler. Örneğini de verdim. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nde boynunda fuları olarak maça giden ilk gazeteciyim. Kitabımın adı oldu, 'Sarı Kırmızılı Kaşkol.' Dedim ki "Hepiniz benim gibi tuttuğunuz takımı açıklayın. Tarafsızlık kisvesi altında okuru kandırmayın." Ama aynı Hıncal Uluç, Milliyet Genel Yayın Müdürü Mehmet Yılmaz'ı ki benim oda arkadaşımdı, 3 sene aynı evi paylaştık, Fenerbahçe stadındaki locasına Fenerbahçe formasıyla gittiği zaman yerine dibine sokan bir yazı yazdım. Mehmet bana telefon etti. "Ağabey kaşkolla maça giden sensin." "Kaşkolla maça giden adam köşe yazarı, bir gazeteci. Sadece kendisi ve yazısından sorumlu. Oysa sen Milliyet'in genel yayın müdürü olarak tribünde forma ile oturursan, seni gören genç gazeteci korkar. 'Benim genel yayın müdürüm manyak Fenerbahçeli. Şimdi ben Fenerbahçe'yi eleştirirsem başım ağrır. Bu ekmek param benim' dişe düşünür. Senin herhangi bir şey söylemene gerek yok. 'Arkadaşlar ben Fenerliyim, Feneri tutun' demene gerek yok. Senin o formayla gördüğünde adam korkuyorsa, güvenemiyorsa hele de genç bir adamsa nasıl rahat olur? Senin genel yayın müdürü olarak gitmen başka. Benim gazeteci olarak gitmem başka" dedim. Bu da öyle. Sen Kemal Dinçer'i koyduğun zaman, gözlemcileri etki altında bırakırsın. Hadi göreyim bakalım bu hafta Fenerbahçe'nin maçını yöneten hakeme (Hüseyin Göçek) gözlemci kaç puan vermiş!.. 'Sen Alex'i oyundan nasıl atmazsın, sen sarı kart gösterdiğin zaman, yüzüne karşı söven Lugano'ya ikinci sarıyı nasıl çıkartmazsın?' diye raporuna yazmış mı bakalım. Açıklasınlar o raporu. Görmek istiyorum. Ve de o rapora gözlemciler kurulu başkanı Kemal Dinçer ne tepki göstermiş. 'Arkadaş utanmıyor musun? Böyle rapor yazmaya. Ben Fenerliyim diye mi görmezden geliyorsun. O hakemin notunu niye 3 yapmadın, 4 yapmadın?' diye sormuş mu? Mahmut kardeşime söylüyorum, Lütfi kardeşime söylüyorum, Kemal kardeşime söylüyorum; Şükrü Saracoğlu Stadı'nda kaç maç oynanmışsa gidelim kasetlerini torbaya dolduralım. Rastgele çekelim torbadan. O rastgele çektiğimiz maçta verilmeyen en az 3 tane sarı kart göstermezsem ve onlara kabul ettirmezsem Mahmut'tan da Lütfi'den de Kemal'den de özür dileyeceğim. Ali Sami Yen'de kırmızı var, İnönü'de kırmızı var, Trabzon'da, Sivas'ta kırmızı var. Saracoğlu'nda yok. O zaman Galatasaray kulübü nasıl bu federasyona güvenmeye devam edecek ve de o federasyonun üyeleri Ali Sami Yen'de nasıl oturacaklar? Oturamayacaklar. O zaman da böyle devam eder.