G.Saray zor dönemeçte. Bir yandan ligde zirveden düşmemenin hesabını yapıyor, diğer yandan ise finali Saracoğlu Stadı'nda oynanacak UEFA Kupası'nda erkenden saf dışı olmak istemiyor. Ama gerçek şu ki G.Saray'da yolunda gitmeyen çok şey var. Bu takımın hocası da futbolcusu da yöneticisi de tartışılır durumda. Taraftar şimdilik susuyor ama inanın onların da eli kulağında. Başarısızlık üst üste gelir de hatalar telafi edilemezse taraftarın da tepkisiz kalacağını sanmıyorum. G.Saray tarihinde olmayan şeyler yaşanıyor şu sıralarda camiada. Yönetim, MHK'ye ve futbol federasyonuna savaş açmış durumda. Hakem hataları ilk kez bu sezon yaşanmıyor. Her yıl mutlaka bir ya da birkaç takım zarar görüyor. Ama sonuçta futbolumuzun temel taşı hakemler hep varolacak. Ve bu ligler onlarla süregidecek. Hata da yapacaklar, çoğu zaman hakkıyla adalet de dağıtacaklar. Her şeyi yerinde ve kararında bırakmak en doğrusu galiba. G.Saray yönetimi şu sıralarda savaş baltasını eline almış saldırıyor. Haklı da olabilirler ama bu yöntemle "mağluptur bu yolda galip" sınıfına giriyorlar. G.Saray gibi bir kulüp ve onun temsilcileri, futbol ailesinin temsilcileriyle böylesine bir kavgaya girişmemeli. Çünkü G.Saray bir markadır, öncüdür, örnektir. Eğer bu özellikler yitirilirse diğer kulüplerden farkı olmaz. Bu anlamda Futbol Federasyonu ve MHK ile olan atışmanın yersiz olduğunu hatırlatmak isterim. Futbol ailesi bir bütündür. Sevabıyla ve günahıyla herkes birbirini kucaklamalıdır.
Küçümserse yanar Antalyaspor'a yenilen G.Saray'ı Bordeaux maçında da izledik. Bir takım bu kadar farklı iki kimliğe bürünebilir mi? Maç sonrası G.Saray'ın Bordeaux'yu nasıl elinden kaçırdığını yazdık, hayıflandık. Yine lige dönüyoruz ve yarinki rakip Kocaelispor. Ligde kalması mucizelere bağlı. En tehlikelisi de bu düşünce işte. G.Saray rakibini ciddiye alırsa, G.Saray gibi oynarsa Fenerbahçe'nin Hacettepe önünde yaşadığı coşkuyu yaşayabilir. Aksi durumda kaos ikiye katlanır, lig de ardından UEFA da hayal olur gider.