Fırtına 13 dakika sürdü. Sağlı-sollu akınlar, ortalanan toplar, kendi sahalarından çok çabuk çıkan Fransızların 20-25 metreden şut bombardımanı, direkten dönen top, Sanctis'in kurtardığı en az üç gol. İşte bütün bunlar 13 dakikaya sığdı. Bu 13 dakika gerçekten herkesin ellerinin içini terletecek kadar heyecanlı ve korkulu pozisyonlarla dolu idi. Daha doğrusu Galatasaray, büyük bir fırtınadan biraz şansı, biraz da sakin olması ile kurtuldu. Bu arada Kewell'ın, kaleci Rame ile karşı karşıya kalmasına ve çok iyi vurmasına rağmen, vurduğu topun gol olmaması gerçekten de büyük şanssızlıktı. 13 dakikadan sonra Galatasaray yavaş oyuna asılmaya başladı. Arda ve Ayhan'ın müşterek akınları ile başlayan rakip sahaya yerleşme mücadelesi, olumlu pozisyonları da beraberinde getirmeye başladı. Böyle önemli maçların hemen hemen hepsinde sürprizlere imza atan Bay Skibbe, bu maçı da es geçmedi ve defansı üçlü blok halinde çıkardı. Bu bir eksik oyuncu yüzünden, defansımız çok zamanlar sıkıntıya girdi. Oyuna Kewell ile başlaması da bu sürprizlere dahildi.
Lincoln fazla çalıştı Sanctis gerçekten de çok önemli kurtarışlar yaptı. Bu yarıda Arda, Ayhan zaman, zaman Emre, Servet önemli pozisyonları kestiler. Baros'tan ben daha iyi bir oyun beklerdim. Böylesi maçlarda gol atması gerektiğini bilmesi lazımdı. Özetle Lincoln oyunda olmasına rağmen Baros pek işe yaramadı. Nitekim Skibbe, Baros'u ikinci yarı başlarında Nonda ile değiştirdi. 64. dakikada Kewell oyundan çıkarken, yerine Sabri girdi. Bu değişiklik ile defansa daha fazla önem verileceği anlaşılıyordu. Ancak öyle olmadı. Galatasaray peş, peş akınlar ile Bordeaux defansını sıkıştırdı. Gol olabilecek en az iki pozisyonu kalecileri önledi. Lincoln, elinden geldiğinden fazlasını yaptı. Bu gibi maçlarda alınan beraberlikler, gol yemeden maçı bitirdiğin için her zaman iyidir. Galatasaray, İstanbul'da tur için çok dikkatli oynamalı. Çünkü Bordeaux, deplasmanlarda tehlikeli olan bir takım.