Bir kere, ben Nike firmasının yerinde olsam Trabzonspor'dan özür dileyip bir süre yeni forma yapmamaya çalışırdım. Bu kalitede bir formayı yapacak Trabzon'da bile en az 10 atölye vardır. Bir de her oyuncu bu formanın içine farklı renkte fanila giyip öyle sakil görüntüler veriyorlar ki dayanmak mümkün değil. Ankaragücü'nün erkenden verdiği açıklarla maça fırtına gibi giren bordo-mavililer, ne golü yapabildiler, ne de düzgün bir oyun sergileyebildiler. Zaten Trabzonspor'un erken gol atabilmesi için olağanüstü bir şey gerekiyor. Geçen hafta Gökhan'ın fizik kurallarını sonuna kadar kullanan golü vardı, bu kez "Tayfun golü" gibi bir gerçeküstülük. İlk yarının en dikkat çeken ismi İlker Meral oldu. Selçuk'un De Nigris'i amatörce engellemesi de misafir ekibin en iyisi Dos Santos'un Gökhan'ın bileğine müdahalesi de penaltıydı. İyi bir hakem olsa Selçuk, Hüseyin, Egemen ve Cale faulleri nedeniyle, Colman da düdükten sonra topu tekmelemesiyle sarı kart görür, Trabzonspor 3 fire verirdi.
Bu kadro kabul edilemez Bu arada, Yanal'ın sarı kart sınırına rağmen kurduğu orta sahayı da onların performansını da kabul etmiyorum. Buradaki oyuncuların kart tedirginliği Ankaragücü'nün orta göbeği rahat geçmesine yol açtı. 25 transfere rağmen Beşiktaş maçını düşünüp 11'inde revizyon yapamıyorsan, ne desek boş. İkinci yarı yine Ankaragücü'nün tuhaf açıkları ve Trabzonspor'un gol kaçırma merakıyla başladı. Gariptir, Trabzonspor en moralli gününde bile bazen beyin ile yönlenemeyip omurilikten oynayabiliyor. Yanal'ın teşhisi de tedavisi de yanlıştı. Hüseyin, Selçuk ve Colman dökülürken burayı güçlendirmek yerine fizik gücü ve adaptasyonu yetersiz Alanzinho'yu sahaya sürmesi hem anlamsızdı hem de Yattara'nın morali açısından olumsuzdu. Trabzonspor bu maçı Yanal'ın oyunu okuyamayışına rağmen Song'un üstün becerisi, Tayfun'u sürpriz performansı ve Umut Bulut'un süper kafası ile kazandı.