Yükselen değer Trabzonspor, Ankara'da beklediği gibi güçlü bir rakip ama dilediği gibi ılık bir hava ve halı gibi bir saha buldu. Yanal, Fener maçının 11'ini bozmamış ancak görev dağılımında rötuş yapmıştı. Gökhan, tek santrfor gibi oynarken partneri Umut, daha ziyade bir sol kanat gibi çalışıyordu. Çok koşan, Cale'ye çok yardım eden Umut, maçın en yararlılarından biriydi. Cale'nin geçen hafta yükselmeye başlayan form grafiği ve ofansa katkısı ise milli davetle daha da gelişmişti. Bu sezon büyük iş yapan Trabzonspor'un en büyük eksiği erken gol bulamamaktı. Dün bunu başardı bordo-mavililer. Gökhan'ın daha önceki maçlarda da birkaç kez deneyip isabet sağlayamadığı fantastik vuruşu kesinlikle oyunun kaderini belirledi.
Özer, Zidane gibi Ankaraspor bir "takım oyunu" timsali. Aykut Kocaman'ın, verdiği görevleri harfiyen yerine getirmeye çalışan oyuncuları var. Ve bir de Özer Hurmacı'sı. Bu Trabzonlu genç adam Türk futbolunun Zinedine Zidane'ı. Allah sakatlık vermesin de uzun yıllar hizmet etsin. 2. yarı beklendiği gibi Ankara baskısıyla başladı. Bu ligde Trabzonspor'u da fizik olarak kilitleyen bir takım olduğunu gördük, net pozisyon göremedik. Sürekli kapanan Trabzon ise sadece Colman'ın Gökhan'a süper pasıyla ışık verebiliyordu. Sonra Yanal aslında her maçtan daha gayretli olan Yattara'nın "artist" kadrosunu Alanzinho'ya verdi. Bu arada ikinci yarının görünmez adamı Umut Bulut'un da yeri değişti. Ve o Umut, 70 dakika Hüseyin'e fazladan yük bindiren Selçuk'un müthiş pasını zor pozisyonda gol yaptı. Kritik maç bu ülkenin en inançlı, en inatçı taraftarının "Bize her yer Trabzon" tezahüratıyla son buldu.