Trabzonspor'u yazmak bizim için spor yorumculuğundan öte bir şeydir. Her kelime, her fikir sorumluluk taşır. Bir damla zarar vermesinden korkarız. Bizim için memleket meselesidir. Kimler geçmedi ki kalemin önünden. Leekens üzerine başlamıştı ilk yorum, Şenol abimle devam etti. Vural, Sümer, Özyazıcı, Bulak, Milne... Verdiği hizmetin karşılığını almıştır bizden. Hiç kollanmadan, ayrı muamele yapmadan çıkmıştır yazılar. O çok sevdiğim, saygı duyduğum Güneş'i bile yerin dibine sokan yazılarım olmuştur. Felsefemiz, "yazana değil yazdırana bakın" olmuştur. Bir aynayız sadece, o cümleler aynadan yansıyanlardır. 6 senesi 1. Lig olmak üzere, 13 yılım prof arenada geçti. Metin Türel, Tınaz Tırpan, Teoman Yamanlar, Nejdet Zorluer Hakkın rahmetine kavuşmuş futbol profesörleri, Gündüz Tekin Onay, Erkan Kural, Tamer Kaptan, Kadri Aytaç ve de özellikle belirtmek istediğim Yüksel Doğanay... Onları rahmetle anıyorum... O ekolün, o bilginin temsilcisiyim, fikirlerin kaynağı orası. Kimseye kastımız olamaz. Kişileri tanımam kurumun dostuyum. Trabzonspor'un tarafıyım... 48 olsa fena mı olurdu? Başkan, yönetim kurulu şan şöhret fark etmez bizim için, bilirsiniz. Her ağayı yazar kalemimiz. Adamlar daha ne yapsın, her bi şeyleri mevcut bir eli yağda bir eli balda. Laf söyleyen çarpılır. Övgü ağacı da değiliz, konu edelim. Top sahasının içinde araz, onu işaret ediyoruz. Toplanan 34 puana elini ovuşturanlar var, 48 olsaydı fena mı olurdu. Kupadan elenmeseydi Trabzon. Kötünün iyisi bu, sesini çıkarma olur mu? Neden keçi boynuzuna mecbur ediyorsunuz kendinizi? Kayıpların sebebi yazılar mıdır? G.Saray'ın en kolay yendiği rakip olmuş Trabzon. Bursa maçının taktiğini ben mi verdim? Bir maç söyleyin eze eze kazanılan. Kadıköy'de başlıyor lig, kaç kaç biter maç? Ardından Ankara oyunu, şu futbol yeter mi oralara? Yanılan biz, kazanan Trabzon olsun, hoşumuza gider. Payeyi hocamız alsın, gururlanırız.