Galatasaray'ı çözmek gerçekten çok zor. Hertha Berlin maçında harika oynayan sarı-kırmızılı takımdan doğrusu Ankaragücü karşısında da herkes aynı futbolu bekliyordu. Sanıyorum Skibbe de böyle düşünüyordu ki takımla fazla oynamamıştı. Sadece Hacettepe maçının 2. yarısındaki gibi üçlü defans kurup, Barış'ı daha çok orta alanda kullanmayı planlamış. Ancak ilk yarıda o kadar kötü bir Galatasaray vardı ki onları tanımak mümkün değildi. Özellikle Kewell, Lincoln ve Arda adeta sahada yokları oynadılar. Bu üç önemli isim, böyle oynadığı için de gol pozisyonuna girmekte zorlandılar. Lincoln, Hertha maçında oynadığı futbolun dörtte birini ortaya koyamadı bu yarıda. İlk yarı genelde orta saha mücadelesi halinde geçerken ev sahibi takımın direkten dönen bir şutu sadece akıllarda kaldı. İkinci yarıya daha canlı başlayan Galatasaray oldu. Son maçların golcü oyuncusu Baros ile öne geçtiler. Hemen bir dakika sonra da sahada görünmeyen Herry Kewell harika bir vuruşla farkı ikiye çıkardı. Peşinden Baros kendisinin ikinci, takımının üçüncü golünü atarak Galatasaray'ı da rahatlattı. İkinci yarı sahada bambaşka bir sarı-kırmızılı takım vardı. Golleri attıkça coştular, daha iyi oynamaya başladılar.
Yönetim doğruyu yaptı İlk yarıda iyi oynayan bir defans vardı ama hücumda yoktular, ikinci yarı defansın iyi futboluna hücumcular da katılınca golleri peş peşe bulmaya başladılar. Bu takıma zaten defans oynatamazsın, kadroda öyle oyuncular var ki Arda, Lincoln, Kewell, Baros hatta Ayhan devamlı hücumu düşünen ve kaliteli oyuncular. Bu yüzden bu takımı atak oynatmakta fayda var. Bana göre Türkiye'nin en iyi hücum hattı Galatasaray takımında. En basit örnek Fenerbahçe'nin golcüsü Güiza'nın maliyetinin dörtte birine alınan Milan Baros'un katkısının takıma ne kadar çok olduğunu herkes görüyor. Yönetim bu sezon transferde başarılıydı, haklarını da vermek lazım. Uzun bir aradan sonra alınan bu deplasman galibiyeti sarı-kırmızılılara ilaç gibi geldi. Artık şampiyonluğa daha fazla motive olacaklardır.