Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün milli maça gitmesiyle başlayan iki ülke arasındaki dostluk hızla gelişirken, "Ermeni dostların sporumuza ne tür bir katkıları olmuştur" sorusuna cevap aramaya başladım. Yaptığım araştırma sonucu karşıma ilginç hayat hikayeleri çıktı. En ilginç olanını sizlerle paylaşmak istedim. Bu satırları okuyunca bir insanın yaşadığı toprağı "vatan" olarak sahiplenmesi için dil, din, ırk gibi farklılıkların çok fazla önemi olmadığını göreceksiniz. İşte içimizdeki sporcu Ermeni dostlarımızdan birinin vatan sevdasını da içeren ilginç hikayesi: Her sabah, Bebek'ten Bab-ı Ali'ye koşuyordu... Bunu spor olsun diye değil gazete bayii olan babasına gerekli olan gazeteleri taşımak için yapıyordu. Bir gün Selim Sırrı beyin "Sabah" ve "İkdam" gazetelerinde olimpiyata katılacak amatör sporcularla ilgili ilanı görünce kalbi yerinden fırlayacak gibi olur... Ver elini gazete... Gider gitmesine de sevinci kursağında kalır... Olimpiyata katılacak olan amatör sporcular kendi masraflarını kendileri karşılamak zorundadır. Çok üzülür ama pes etmez... Zaten üyesi olduğu Ardavas kulübü yöneticilerine durumu açar. Onlar da heyecana kapılıp para arayışına başlarlar. Derken Rum tiyatrosunda oynanan "Cesur Gemici" diye bir oyun ve toplanan para, Stockholm'deki 5. Olimpiyatlar için gidiş-geliş harcırahı olur onun için. Osmanlı Olimpiyat Cemiyeti'nden belgelerini alır ve düşer İsveç yollarına... Tarih 5 Mayıs 1912... Stockholm caddelerinde olimpiyat oyunlarına katılan 27 ülkenin bayrağı dalgalanıyor, biri hariç; o da Türkiye. Bir tek Türk bayrağı yok caddelerde. İsyan eder... Büyükelçi Ahmet beyi bulur ve durumu anlatarak şöyle der: "Eğer bayrağımız asılmazsa ben olimpiyatlarda yarışmam." Büyükelçinin durumu gerekli yerlere bildirmesiyle Şanlı Bayrak asılır Stockholm sokaklarına. Bu arada olimpiyatta yarışacağı kırmızı atletin üzerine de bizzat büyükelçi Ahmet Bey'in eşi kendi eliyle beyaz bir Ay-Yıldız işler... Artık hazırdır, Ay-Yıldızlı formasıyla, ülkesini temsil etmeye. Eder de... Katıldığı bin 500 metre yarışını son düzlüğe kadar önde götürür... Büyükelçi Ahmet Bey kordiplomatik locasından fırlayıp pistin kenarına kadar gelerek ona destek verir... Tam kazandı derken son 20-25 metrede kendini kaybeder ve piste yığılıp kalır. Şimdi diyeceksiniz ki, kimdir bu vatansever? Söyleyeyim, içimizdeki Ermenilerden biri o; Vahram Papazyan. Türk bayrağını Stockholm caddelerine çektiren, göğsünde Ay-Yıldızla ölümüne koşan bir genç adam. Olimpiyatlarda resmi olarak Türkiye'yi temsil eden iki kişiden biri. Eldeki bilgilere göre 1954'te ABD'de vefat etmiş. Ruhu şaad olsun... Bir de Mıgırdıç Mıgıryan var. Dekatloncu. "Kızılderili Jim Thorpe" ile yarışma gururu yaşamış bir vatandaşımız. Onu da başka bir gün anlatırım size.