Geçen hafta "Derbinin sonucunu Mustafa Denizli belirleyecek" demiştiniz. Öyle de oldu! Aragones için 'Uyuyor' diyorlardı, ama şimdi derbide 'Mustafa Denizli uyudu' diyorlar. Bu yoruma katılıyor musunuz? Yok, Mustafa Denizli belki yenilmek istemedi ama takımı 2-1 mağlup duruma düştükten sonra bu skoru sanki kabul etti. Yani daha çok gol yemektense
Saracoğlu'ndan 2-1 mağlup ayrılmayı tercih etmiş gibi bir futbol var ortada. Sana bir tek soru soruyorum. Holosko ne zaman girdi oyuna? 72'inci dakikada. Peki, ne zaman 2-1 mağluptu Beşiktaş? İlk yarıda. Hele hele takım 10 kişi kaldıktan sonra "Riski göze alan, çılgın, dahi, hücumsever" denilen Denizli; gol için özel bir çaba göstermedi.
* Nobre çok mu etkisiz kaldı? Sahadaki santrforu Nobre'ydi Beşiktaş'ın ve Nobre ancak takım hücum ederse etkili bir adamdır. Yani takım, rakibin üstüne bütün hatlarıyla yüklendiğinde Nobre etkili olur ve gol atar. Holosko'nun özelliği ne? Boş alanda driplingle tek başına rakip savunmayı perişan edebiliyor. Aragones'in "Bana 2- 1 yeter" manasını veren değişiklikler yapmasından sonra güven duyarak Holosko'yu soktu Denizli. Bütün bunlar şudur; Denizli, 2-1'e razı oldu. G.Saray gibi 4 gol yemekten korktu. Kadıköy'de, "10 kişi 4-5 gol yemektense, 2-1 mağlup olurum, daha iyi" diyen bir teknik direktör gördüm maalesef.
* Cisse'nin kırmızı kartının etkisi yok mu? Cisse'nin atılması Mustafa Denizli'yi kurtardı. Çünkü zaten maç hiç bir zaman 11'e 11 oynanmıyordu. Ben Denizli'nin acayip bir takımla sahaya çıkacağını, hatta daha doğrusu Beşiktaş'taki Rıza Çalımbay dönemini hatırlatacak bir taktik modelle sahaya çıkacağını aklıma bile getirmemiştim. Bu benim açımdan çok çok çok tuhaf!..
* Tello, Bobo ve Holosko gibi yıldızlar neden kulübeydi? Tello hafta içinde 4 antrenmana çıkmadı, sakatlığı vardı. Bir de çok ince bir şey var, Tello gerçekten sakat mıydı? Çünkü pazartesi gününden itibaren doktorları da korkuttu, bunu biliyoruz. Kimsenin günahını almayalım burada. Buradaki sorun şu; antenmana çıkmadığı için mi kulübede tuttu onu Mustafa Denizli, yoksa gerçekten sakat olduğu için mi? Burası karanlık! Ama kulübede tuttu, o hepsinden karanlık! Eskiden bunu asla yapmazdı Mustafa Denizli. Fakat şimdi şunun için yaptı sanıyorum; F.Bahçeli futbolcular Beşiktaş yedek kulübesine baktıklarında Tello'yu görsünler! Ama F.Bahçeliler baktıklarında kulübede Holosko'yu da, Bobo'yu da görüyorlardı!..
* F.Bahçelileri kulübedeki adam mı korkutacak? İşte evet, bu garip bir durum. Hep Beşiktaş'ın, F.Bahçe'ye karşı bu maçta neler yapıp yapmadığını konuşuyoruz. Aradan çek F.Bahçe'yi, Beşiktaş ne yaptı? Bu sorunun cevabı daha önemli değil mi. Mesala, 50 defa çalışmışlar F.Bahçe'nin kullanacağı kornerlere ya da serbest vuruşlarına, fakat yine de Selçuk golü atmış. Atar tabi, 150 defa da çalışsan atar. Önemli olan bu değil. Kızdığım şey şu, Beşiktaş, F.Bahçe'ye gol atmak için 50 kez, 150 kez neyi çalışmış? Biz onu sahada göremedik. Hiç kimse bunu sormuyor. Oysa debileri detaylar kazandırıyor.
* Beşiktaş İnönü'de farklı mı oynuyor gerçekten? İnönü Stadı ve seyircisi gerçekten çok özeldir. Ama İnönü Stadı'nın deplasmanla gelmiş takıma verdiği hava bir Ali Sami Yen, bir Saracoğlu değil. Yıllarca İnönü'de kaybettiği her maçtan sonra Beşiktaşlı futbolcular, taraftardan şikayet ettiler. Saracoğlu'nda maç kaybettikten sonra taraftarından şikayet eden F.Bahçeli futbolcu gördün mü? Ya da G.Saray'da gördün mü? Dolayısıyla İnönü meselesi yanlış algılanıyor ve yanlış algılayan da bizleriz. Beşiktaş kendi sahasında "Ben bu maçı mutlaka alırım, burası benim" diyerek oynamıyor. Ama Saracoğlu'na gelen, Ali Sami Yen'e gelen takımlar maçlara 1-0 mağlup başlar, işin özü bu.
* Denizli'nin ne kadar kredisi var sizce? Yönetim ne kadar daha dayanabilir bu gidişata? Artık Denizli'nin kredisinden söz etmek ayıp olur, Demirören'in kredisi var mı diye sormak lazım. Daha ne yani! Geçti artık bunlar... Demirören'in de, Denizli'nin de, Beşiktaş'ın da şansı şu: Son dönemin en kötü G.Saray'ı, en kötü F.Bahçe'si var hâlâ ligde. Büyük şans!