F.Bahçe yıllardır ne çektiyse 'istemezükçüler'den çekti. Her gelen teknik adama "Futbolu bilmiyor" damgası vurula vurula, kulübün kaderi ile oynandı. Akıl almaz baskılarla bu insanların ayakları kaldırıldı. "Sonunda yine biz ne dersek o olur" diyenler, her daim köşelerinde keyif sürdüler. Bizler "Şampiyonluklar yaşatan hocalar (Daum, Zico) gitmesin" derken, "Bu da adam mı?" fikrindekilerin ekmeklerine yağ sürüldü. Onlar için değişen bir şey yok. İşte geldiğinde övgüler düzenler, şimdi Aragones'in de kellesini istiyor. Çarkta değişen bir şey yok ama bizim gibi bu işlere başından karşı çıkanların diyeceği çok şey var. Biliyor musunuz?.. F.Bahçe, o beğenmedikleri Zico ile Şampiyonlar Ligi'nde 16 gol atmış. Şu anki gol sayısı ise sadece dört. Fark ortada. Aragones ile Kadıköy rüyası da bitmiş. Avrupa'daki 18 maçlık yenilgisizlik 3 maçtaki 2 mağlubiyet, 1 beraberlik ile galibiyetsizliğe dönüşmüş. Kayseri yenilgisi ile de ligdeki Kadıköy hükümranlığı bu dönemde son bulmuş. Futbolcular aynı. Peki ne değişmiş? Neden bu kadar güvensizler? Aslında oynamak istiyorlar ama yanlış sistemin kurbanı olmuşlar.
Müslüman mahallesi... Artık Beşiktaş maçının önemi daha da büyüdü. "Ne olur?" derseniz, F.Bahçe'nin dalgalı durumunda, yorum yapmak zor. Her şeye rağmen yine de F.Bahçe, Kadıköy'de özellikle de derbilerde farklıdır. Büyük kulüpler iki büyük maçı peş peşe kaybetmez. Beşiktaş'ın en büyük şansı her sene olduğu gibi Avrupa'dan çabuk elenmesidir. F.Bahçe, Porto maçından yaralı çıktı, Beşiktaş'ın böyle dertleri yok. Onlar sadece bu maça hazırlanıyorlar. Ama Aragones biraz sözümüzü dinlerse benim ağır favorim her zaman F.Bahçe'dir. Yapacağı şey basit; Semih dönecekse 2 kralı yan yana oynatacak, Güiza'nın ilerideki yalnızlığına son verecek. Kimse, orta sahadan biri eksilecek diye merak etmesin. Bu ikili hücum presi mükemmel yapıyor ve orta sahayı orada oynayacak adamdan daha fazla rahatlatıyor... Bence derbide en büyük görev taraftara düşüyor. Onlar kötü günde takımının yanında olmalı. Bir galibiyetle çok şey değişir. Buna inanın. Kiev'de alınacak bir galibiyetle de başka kapılar açılır. Zaten siz değil misiniz ki "Boşverin Şampiyonlar Ligi'ni, UEFA'ya kalıp, finali Kadıköy'de biz oynayalım. Müslüman mahallesinde el aleme salyangoz sattırmayalım" diyenler. Eeeee... O halde hadi bakalım görev başına...