Bursa'nın Beşiktaş ile 2004'ten bu yana sürdürdüğü, yöneticilerinin her maç öncesi benzin dökerek ateşlediği bir gerginlik politikasını bilmeyen yok. Ancak iki gündür Bursa'daydık. Stattaki manipüle edilmiş aşırılıklar dışında bir ortamla karşılaşmadık. Statta dostluk hakimdi. Beyaz sayfa açıldı. Trabzon karşılaşmasından sonra ikinci kez 4'lü savunmayla sahaya çıkan Denizli bu maça daha ofansif bir anlayışla takımını hazırlamış. Dün ilginç olan Cisse'nin yokluğunda ön libero olarak düşünülebilecek Uğur ve iki Serdar'ın yedek oturtulup, çok koşan kanat oyuncuları Ekrem Dağ ve Ali Tandoğan'ın bu alanda oynatılmasıydı. Yusuf'u kilitleme görevinin İbrahim Toraman'a verilmesi ve bundan dolayı Toraman'ın ortaya sık sık çıkması bu şaşırtıcı tercihin en mantıklı tarafiydi. Yusuf'un aldığı pozisyon Beşiktaş defansının 3'lü mü, 4'lü mü olacağının belirleyicisi oldu.
Sorun orta sahada İlk yarı Beşiktaş daha istekli göründü ve çok pozisyon buldu. Ancak Beşiktaş'ın bize göre en büyük zafiyeti orta sahada bir türlü ipleri eline alamamasıydı. Belirleyici değildi. Bunda Denizli'nin tercihleri etkili oldu. Değişikliklerini bile orta sahadan yana kullanmaması şaşırtıcıydı. Ancak bu kadar gerilimin yüklendiği bir maçın, dostane bir sonuçla yani 0-0 bitmesini kazanç sayanlar olabilir. Ya da insanlar kaçan golleri teselli olarak sayabilir. O zaman da Trabzon'da kazanılan 'Önemli olan kazanmak' söylemini hatırlatmakta fayda var. Beşiktaş saha içinde futbolcu yerlerinde ve sistemde bu kadar değişikliğe gittiği müddetçe sıkıntılı sonuçlar yaşamaya devam eder. Bizim gördüğümüz bu.