Beşiktaş son 3 maçtır performans olarak alarm veriyordu. Özellikle maçların belli bölümlerinde istenen futbol ortaya konsa da oyun içinde önemli gel-gitler yaşıyordu. Sivas lig ve Antalya ile oynanan kupa maçlarında takımda bir şeylerin iyi gitmediği görülmüştü. Kimileri, 5 dakikada bulunan 3 golün arkasına sığınarak çalan bu alarmı duymak ya da duydurmak istemedi. Biz Antalya maçında kazanılan maç sonrası 'İlk 60 dakikadaki kötü fotoğrafın verdiği mesaj iyi değerlendirilmezse Kayseri deplasmanında bir kaza gelebilir' tespitini ve uyarısını yapmıştık. Beşiktaş'ın bu maçlarında biz şunları gördük: 1- Takım son vuruşlarda yetersiz. 2- Orta sahada topun ve oyun kontrolünü çoğu zaman rakibe bırakıyor. 3- En önemlisi oyuncular sahada inisiyatif alıp adam eksiltmiyor. Al gülümver gülüm oynuyor. Aslında görünen köy kılavuz istemez. Oynayan oyuncular tecrübeli de olsa as da olsa, yedek oyuncu da olsa maç içinde sorumluluk almıyorsa ve inisiyatif kullanmıyorsa bu takım bu sistemi iyi uygulayamaz.
Psikolojik yıkıntı Kayseri'deki fotoğraf ta buydu. Siyah-beyazlı futbolcular kazanma adına ev sahibinden fazlasını koymalıydı. Ama koyamadılar. Orta saha da yoklardı, hücumda eksik kaldılar. Kör dövüşünde daha çekingen taraf oldular. Bu arada Kayseri'nin gösterdiği hırs ve futbolunda hakkını vermek gerek. Beşiktaş'ı oynayan değil, faullerle oynatmamaya çalışan garip bir görüntüye soktukları için. Bu yenilgi Beşiktaş'ın futbolu için tezat bir sonuç değil. Maç berabere de bitebilirdi. Ancak dengeyi Beşiktaş aleyhine bozan iki değişiklik oldu. Birincisi rakibin ileri çıkmasını engelleyen Nobre'nin oyundan alınması, ikincisi gurbetçi Bilal Aziz'in oyuna sokulması. Beşiktaş için üzücü olan 3 puanı kaybetmek değil, namağlup unvanının yitirilmesi psikolojik açıdan daha büyük bir kayıp.