Gençler maçı dendi mi, aklıma kupa finali gelir. Hani o 14 gol pozisyonu yakalayıp 3-0 Trabzonspor'un kazandığı final. Samet hocanın bordo-mavili kulübede, Ersun hocanın Gençler'in başında olduğu maç. Onca maçı geçip finale gelmiş bir takım, taktik olarak resmen abondone olmuştu. Şimdi aynı hocalar farklı kulübelerde puan maçına çıkıyor. Lig futbolcuları arasında istisna yetenekler hariç fark yoktur. Uygulamadaki doğrular sonucu belirliyor. Ayrıca Trabzonspor'un istisna yetenekler barındırmadığını da söyleyebilirim. Bugün liderlik koltuğunda oturmasını da hocanın uygulamalarına bağlarım. Ancak o uygulama teknik kapasitesi biraz yüksek, orta saha organizasyonu gelişmiş rakipler karşısında işlemiyor. Alan savunmasını beceremeyen, her an öne sıkıştırma üzerine kurgulu tarz, ilerleyen dakikalarda zaafa uğruyor. Ersun hocanın çok hücumcu kullanması, orta sahanın işini zorlaştırıyor. Sonra hocanın maça müdahalesi zayıf görünüyor. Daha bir maç yoktur ki sonradan girenler büyük işler yapmış olsun. Hocanın bir A planı var, rakip fark etmez, tutarsa hoş, tutmazsa teslim bayrağını çeker. Artık her teknik adam Trabzonspor'a karşı nasıl oynaması gerektiğini biliyor. Savunmada kapılan toplar kısa pas olarak kullanılmayacak. Orada çoğalan bordo-mavililer, atılacak uzun toplarla boşa çıkarılacak. "Topu kaptıkları ilk 5- 6 saniye çok etkililer" diyor Nurullah Sağlam. Vardır her hocanın bir önlemi. Antep maçı sonrası oyun tarzına yeni bir şey ekledi Ersun Yanal. Hacettepe ve Beşiktaş maçları daha çok pas, topun kendilerinde kaldığı süreyi yükseltme isteği vardı. O değişikliğin de pek işe yaradığı söylenemez. Sonuç olarak Trabzonspor için kesin yargı koymak zor. Büyük takımları yenemeyeceği şüphe götürmez de, diğer oyunlarda her şey olabilir. Farklı da kazanır, aynı şekilde kaybedebilir de. O söylediğim, denge-balans ayarı tutmadığı sürece bu sallantı devam eder.