Geçen haftaki Arsenal maçı öncesi yazımda Eskişehirspor beraberliği nedeniyle saldıranların hem İngiliz takımı, hem de Galatasaray karşısında Fenerbahçe'nin Alex'in yokluğuna rağmen başarılı sonuçlar alacağını ve bazı baykuşlara gereken cevabı vereceğini belirtmiştim. Nitekim bu iki karşılaşmada da istenen ve beklenen sonuçlara ulaşıldı ve Adnan Polat'ın "8 kat güçlü takımı'' Kadıköy'den yine boynu bükük ve 4 gollü bir yenilgiyle ayrıldı. "Futbol fakiri'' ALLAME (!) hâlâ Metin Şentürk'ün bile gördüğü hakikati inkâr edip, ulaşamadığı ciğere "Pis" desin... Fenerbahçe hem lige, hem kupaya, hem de Şampiyonlar Ligi'ne ağırlığını koymaya başladı. Bunun da iki önemli nedeni var: Sakatların iyileşmesi, futbolcuların kondisyon ve konsantrasyonlarının üst seviyeye çıkması. Üç aydır futbol oynamayan ve sakatlığı geçen Deivid bile maç sonuna kadar sahada kalıp, 90+3'te 3 rakibini ekarte ederek haftanın en güzel golünü atabiliyorsa, bu takım ancak alkışlanır. Aslında sarı-lacivertli takımın bu hızlı tırmanışı Bursaspor maçında başlamıştı. Aradaki Arsenal mücadelesinde bile yenen hatalı gollere rağmen Fenerbahçe iki gol atıp tam tamına 6 mutlak golü kaçırarak Kadıköy'de kaybetmişti. Bu maçta tek eleştirilecek kişi, hâlâ aynı şekilde çok kolay goller kaçıran "İspanya gol kralı'' Güiza olmalıdır. Herhalde artık o da arkadaşlarına uyacak ve başarılarda pay sahibi olmaya çalışacaktır.
Daniel verimli olursa Palavra atmıyor, gerçekleri görerek dile getiriyoruz. Bu sarı-lacivertli kadro, eğer maçlarda rakipleri kadar koşarsa Türkiye'de bütün takımları yener. Yeter ki futbolcular rakiplerini küçümsemesin, birbiriyle yardımlaşsın ve 90 dakika mücadelesini sürdürsün. Sanırım Aragones de artık futbolcularını tanımış ve onların yetenekleri hakkında yeterli bilgi sahibi olmuştur. Josico gibi vatandaşı Daniel Güiza'yı da verimli hale getirirse Fenerbahçe her cephede başarıdan başarıya koşacaktır.