Geçen hafta Beşiktaş-Sivasspor maçı üzerine yazdığım yazıyı, "Kaybedilen 2 puanı sorgulamak yerine; başarılı performanstan dolayı hocamız, futbolcularımız ve destekleyen taraftarımızı kutlayalım!" diyerek noktalamıştım. Yazının ardından bazı okurlarım beni "objektif olmamak, kendi sahasında berabere kalan takımımızı sert biçimde eleştirmemek" gibi gerekçelerle eleştirdiler.
***
Savaş, cinayet gibi olağanüstü suçları geçersek biz sıradan insanların günlük yaşantısında "tüm koşullardan bağımsız olarak" kabul edilemeyecek iki büyük hata vardır: Yalan ve ihanet. Hayatta gerçekten adil olabilmek için bu ikisi dışında her türlü konuyu mevcut koşulları içinde değerlendirmek gerekir bana göre.
***
Denizli'nin Beşiktaş'taki 2. haftası. Güzel bir galibiyetin ardından bir de beraberlik almışız. Takım güzel oynuyor... Her şey daha iyi olamaz mı? Olabilir. Hâlâ bazı eksikler var mı? Var. Ama ne üst üste gelen bir trajediler zinciriyle, ne de ani ve şaşırtıcı bir düşüşle karşı karşıyayız. Tüm bunların ötesinde, bir geçiş dönemini yaşıyor ve "yeni" bir şeyleri deniyoruz. Durumun doğası gereği, "yeni" olana bir şans veriyor ve sonucun iyi olmasını dileyerek bekliyoruz. İşte böyle bir noktada egolarımızın şiddetle istediği o marijinal, o ezici skorlara ulaşamadık diye emeği ve iyi niyeti yerden yere mi vurmalı; yoksa durumu, yukarıda sözünü ettiğim mevcut koşullar içinde değerlendirip, bir geçiş döneminde olmanın bilinciyle daha sakin ve yapıcı davranmayı mı denemeliyiz?
***
Ben kendi ahlak anlayışım ve adalet duygum adına ikincisini yapmayı yeğliyorum. Bu köşenin adı, estetik gerekçelerle "Futbolun Güzel Yüzü" olmadı. Ben burada olduğum sürece, bu köşeden güzel sözler sarfetmeye, olaylara iyi niyetle bakmaya ve iyiyi ortaya çıkarmaya çalışacağım.
***
29 Ekim günü, Cumhuriyetimiz'in 85. yılını kutlarken sormak isterim: Hep kırıp dökmek, birbirimizin canını yakmak zorunda mıyız? Mustafa Kemal bize böyle bir miras mı bıraktı? Sadece spor yazarları ya da centilmen sporcular değil tüm Cumhuriyet çocukları için... Bizler kötü sözlerin değil; güzel, iyi ve yapıcı cümlelerin çocukları olmalıyız. En güzel örneklerini Gazi Mustafa Kemal'in verdiği gibi: "Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de tabiidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen toparlanarak, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle, azimle daha çok çalışmalıdır." Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!