Mustafa Denizli'nin, göreve başladığı ilk günden kıyaslama görüşleri sürüyor. Kıyas, Denizli ile selefi Ertuğurul Sağlam arasında yapılıyor. Denizli'ye göre deneyim azlığı olan Sağlam, halefi gibi "hücum futbolu"nu benimser gibi görünse de maçlarda hep tedirginlik yaşardı. Başka deyişle; gol yemekten korktuğu için savunmaya çok önem verir, "garantili" yolu seçerdi! Denizli'nin bakış açısı ise çok farklı. Savunmayı, hücumcuların da yapabileceğini savunan, oyun stratejisini gol atmak üzerine yoğunlaştıran Denizli, futbolcusunu bu yönde hem de çok iyi motive eder, özgüven kazanmasını ister. Bu özgüven Gençlerbirliği maçında 13 dakikada 3 gol getirdi. Ancak özgüven aşırıya kaçıp rahatlığı, rahatlık disiplinsizliği getirdi. Artı, enerji ekonomik kullanılmadığı için erken gelen yorgunluktan tempo düştü. Beşiktaş, istediğini yapmak için çok koştu. Geçmişten farkı dar alanda çabuk paslarla oyun üstünlüğünü elinde tutmaya çalışmasıydı. Son maçlarda eleştirilen Cisse istekli ve mücadeleci; Tello da inanılmaz güzellikte ileride serbest oynadı. Gol attı, gol attırdı. Sahanın en iyisi olmasında futbolcunun yetenek ve becerisini iyi değerlendiren Denizli'nin payı büyüktü. Bir başka dikkat çeken ise Delgado'nun hâlâ etkili olamamasıydı. Hücumdan yana sıkıntısı olmayan Denizli'yi, orta sahanın verimsizliği düşündürüyordu. Bu verimsizliğin, bireysel yeteneklere disiplin içinde özgürlük tanıyıp çözümleneceğine inanan bir teknik direktör. Denizli'nin şansı yetenekli oyunculara sahip olması. Bu avantajla maç içinde örneği hücumda 3-4-3, savunma yaparken 4-4-2 sistemini uygulayabiliyor. Önümüzdeki süreçte futbolcular Denizli'yi, daha iyi tanıdıkça, maç içinde sistem varyasyonlarına alışıldıkça Beşiktaş'ın futbolu daha bir keyifle izlenecek...