Türkiye gene yıllar öncesi eski halini hatırlatır bir oyunla Estonya ile berabere kaldı. Bu maç için yazılması gereken tek şey dört harflik bir kelimedir: AYIP Yukarıda yazdığım rakamlar Türkiye (13) ve Estonya'nın (137) FIFA'nın dünya futbol klasmanındaki sıralama yeridir. Yani Estonya ile aramızda 124 tane milli takım var. Ben bu milli takıma aldığı sonuçlardan sonra nasıl "ayıp ettiniz, yakıştı mı size" demem. İnsan gerçekten de bir maç evvelindeki oyunu burada tekrar edemiyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir. Unutmayın ve hatırlayın bugünkü Estonya'nın yeri geçmişteki Türkiye'nin puan cetvelindeki sıfırlı yeriydi. Dünkü maçta doğru dürüst top oynayan birini bulamadık. Bunun nedeni de oyun içindeki hataların çokluğu, kanatların doğru dürüst kullanılmaması, orta sahada ise yok oluşumuz idi.
4-4 bile bitebilirdi Burada önemli bir şey daha var. Estonya kalecisi en az 4 tane net golü rahat rahat önledi. Bizim kaleci ise yani Volkan hiç güven vermeyen bir havada öylesine kaleye geçmiş biri gibiydi. Yanından geçen toplara bakıyor, pozisyonlar gol olmayınca seviniyordu. Aslında Volkan'ın sorunları çözülmeden milli takım kalesinde oynatılmaması lazım. İlk devrede bizim, ikinci devrede onların birer topu direklerden döndü. Ama her iki takımın kaçırdığı pozisyonlar gol olsa inanın bana maç 4-4 filan biterdi. Bir de garibime giden Terim'in maç boyunca oyunu çok sakin seyretmesiydi. Bildiğimiz Terim el-kol hareketleriyle sahadaki futbolculara bir maçta en az 15-20 tane mesaj yollardı. "ileri gidin, geriye gidin, rakibe basın" gibi. Nuri'nin ilk 11'de sahaya çıkması bence hata idi. Mevlüt daha doğru seçimdi. Terim ilk yarı bitmeden doğruyu gördü. Sabri geçen haftaki muhteşem oyunundan çok çok uzaklardaydı. İyi niyetle koşan futbolculardan biri Hakan Balta idi. Aurelio'yu da onun yanına koymak isterim. Arda artık eski Arda'yı bulmak için bir şeyler yapmalı. Halil ise inanılmaz şanssızdı. Üç güzel şutunu kaleci zor da olsa kesti.