Bu sezon dört büyükleri çalıştıracak hocalar ilginç. Fenerbahçe her zamanki gibi şöhretli birini getirme hastalığından kurtulamadı ve İspanya'nın çiçeği burnunda Avrupa Şampiyonu hocasını alıverdi. Galatasaray "cinayeti var, leşi yok" sözlerinin en güzel örneğini Skibbe ile yaptı. Beşiktaş, Ertuğrul'a teslim ama ne kadar teslim? Bu da tartışma konusu. Ersun hoca, Trabzon'da sessiz, sessiz bir şeyler yapıyor. Bekleyeceğiz, göreceğiz. Dört antrenörün bir durumuna kısaca bakalım.
Skibbe: Kime sordumsa aynı cevap geldi bana: "Sezon sonunu zor çıkartır!" Kariyerine baktım kovulmadığı ya da ayrılmadığı takım yok. "Şunun şurasında kaç takım çalıştırdı" derseniz, cevabım elbette çalıştırdı ama başarılı olamadı. Şimdi Galatasaray gibi bir takımın başında Avrupa Şampiyonu olmuş bir takımın hocasıyla savaşacak. Bu işi bilenler ona şimdiden "Mağlup" diyorlar. Adnan Sezgin'e sordum, "Sen, beni dinle" dedi. "Hele bir lig başlasın, göreceğiz kiminki iyi, kiminki kötü. Ona göre konuşuruz" diye ekledi. Ben de Sezgin'e, "Bizim işimiz konuşmak, bir de yazmak" cevabını verdim.
Dede kapalı kutu Aragones: Bay Aragones, nam-ı diğer 'Dede Aragones' çok iyi parayı görünce İspanya hudutlarının dışına kendini atıverdi. Artık Fenerbahçe Burnu'nda içkiyi de seviyorsa rakıya alışmış vaziyette görevine devam eder. Şimdi diyeceksiniz, "Adam son Avrupa Şampiyonu." Almanya yense neydi? Hiçbir şey! Bir maçta şampiyon tayin etmek bence yanlış. Yanlış bilmiyorsam, İspanya'da bir lig şampiyonluğu, 2-3 tane de Kral Kupası kazanmış. "Fenerbahçe'de ne yapar?" diyenler, çoğunlukta. Ama şöhretine kapılmış çoğunluk ise yüzde 90. "Aragones geldi, dert bitti" diyorlar. Bence dedeye hakim olmak lazım. Kış aylarında statta ayağı kayar, koridorlarda düşer falan bir sakat kalırsa görürüm sonra. Meseleyi lige bırakıyoruz. Çözümü bence var. Kapalı kutu gerisi kolay.
Benim favorim Yanal Ertuğrul Sağlam: Ertuğrul, Beşiktaş'ta ikinci senesine başladı. Ancak bu başlayış asla onun gidişi olmamalı. Ertuğrul kendini yetiştirmiş bir adam. Ama bu yeterli değil. Sayın hocamın Beşiktaş'ı da yetiştirmesi şart. Her sene 8 tane futbolcu alıp 7'sini satacak takım bulamaz. Ertuğrul bir değerse bu değerini kantara koymadan şampiyonlukla göstermek zorundadır. Bunu yapamayacaksa zaten Beşiktaş'ta yeri yoktur. Ben Ertuğrul'dan bu sene çok iyi bir sonuç bekliyorum. Ama şampiyon olur mu, bilmiyorum. Ona söyleyecek tek laf var: Uzun ince bir yolda gidiyorsun, Allah yardımcın olsun hocam.
Ersun Yanal: Ersun Yanal piyasaya çıktığında kendini bilgisayar uzmanı gibi gösterip, onlarla çalışan teknik direktör yaptı. Aslında çok yetenekli, çok iddialı ve bu işi de biliyor. Ama dediğim gibi her şeyi ekrana verip almakla olmuyor. Bütün mesele icraatta, yani şampiyonlukta. Eğer bu sene şampiyon olamazsa ona yazacağım tek bir yazı var. O da; "Hocam bir maşrapa kazan da seni alkışlayalım." Ama bana sorarsanız bu sene kesin favorim Ersun Yanal'lı Trabzon-spor'dur. Göreceksiniz ki yanılmayacağım. Yukarıdaki yazı 4 Temmuz 2008 tarihinde Fotomaç gazetesinde yayınlanmıştı. Aşağı yukarı sezon açıldıktan sonra yazdığım bu yazıda, dört takımın teknik direktörlerini eleştirmiş ve sadece birini şans tanımıştım. O da yukarıda görüldüğü gibi Ersun Yanal'dı. Üstelik bugün puan cetvelinin başında lider durumda olan Trabzonspor'un şampiyon adayım olduğunu da iddialı bir şekilde belirtmiştim. Ben, ne bir kahin ne de, bir falcıyım. Ben sadece yaptığım araştırmada yukarıdaki sonuca varmış ve ondan sonra, görüşlerimi, yazıya dökmüştüm. Bugün kulüp yazarlığı yapan arkadaşlarıma ufak bir serzenişte bulunacağım. Benim o tarihlerde yazdıklarımı sizler de biliyordunuz. Neden yazmadınız diye sorsam, beni cevapsız bırakacağınızı da biliyorum. Gelin şu o sorunun cevabını şöyle verelim. Kulüp yazarları bildikleri çok önemli olayları, Kulüp başkanlarından, yöneticilerinden çekindikleri için yazamıyorlar. Acı gerçek yukarıda yazıldığı gibi aynın oynanıyor. Başkanlar ya da yöneticiler, kulübü yönetecek teknik direktör değil, kendilerinin yöneteceği birini aldıkları sürece, bu aynen böyle sürüp gidecektir.