Hiç kimse Beşiktaş'tan UEFA bozgununun ardından şahaser bir futbol beklemiyordu. Ancak böylesine berbat bir gecenin yaşanacağını da kimse ummuyordu. Haftalar ilerledikçe siyaü-beyazlı takımın acı gerçekleri bir bir ortaya çıkmaya başladı. Tomas Zapotocny ve Tomas Sivok'a rağmen bu takımın topu oyuna sokmakta zorlanan bir geri dörtlüsü var. Ancak bütün sıkıntılar orta sahadan kaynaklanıyor. Orası bir makine dairesi. Ne var ki Beşiktaş'ın enerji merkezinden en ufak bir üretim çıkmıyor. Dün gece Cisse'yi özel olarak izledim. Ona hayranlık duyanlara bir çift lafım var. Lütfen bu oyuncuyu bir maçta şöyle on dakika kadar aralıksız izlesinler. Cisse orta yuvarlağın içinden dışarı çıkmıyor.
Uğur hareket getirdi Ne hücuma katkısı var ne savunmaya. Maç boyunca iki kez rakip ceza alanına yaklaştı. Kaçırdığı bir gol var ki amatör takımın sıradan bir golcüsü bile kafayla o topu ağlara yollardı. Cisse kaçırdığına üzülen bir oyuncu değil. Eğer lütfen hücuma kalkmışsa geriye en son o dönüyor. Cisse'yi bu kadar uzun yazmamın nedeni Beşiktaş'taki enerji yokluğunun başlıca sorumlusu olması. Ertuğrul Sağlam bence en önemli değişikliği yaparak maçı en azından kurtarmasını bildi. Ne yaptı? Toptan hızlı koşan ama ne yaptığını kendisi de bilmeyen Aydın Karabulut'u çıkartıp Uğur İnceman'ı orta sahanın göbeğine sürdü. Bu değişiklikle birlikte birdenbire Nobre ve Batuhan'ın sahadaki varlıkları belli olmaya başladı.
Holosko istikrarsız Çünkü nihayet orta sahada koşan ve herkesi koşmaya zorlayan Uğur diye bir oyuncu vardı. Onun girdiği dakikadan itibaren Beşiktaş son yarım saat en azından vasatın üzerine çıkmayı başardı. Serdar Kurtuluş'un sağdan ilk gerçekçi bindirmesi önce Holosko'yla direkten döndü ardından gidip gelen top Nobre'nin kafasıyla Beşiktaş'a üç altın puan getirdi. Delgado'yu hiç sormayın. Sezon başının süper starı sahada cenaze gibi dolaşıyor. Holosko bir parlıyor bir sönüyor. Beşiktaş'ın artık belli bir sistemi ve belli bir on biri olması şart. Yoksa UEFA faciasının devamı ligde de çok yakın.