Zico'nun ayrılışı Avrupa Şampiyonası'nı takip ediyorduk ve Türkiye sınırlarının dışındaydık. O sırada geldi Zico. Kendisiyle röportaj yapan antu.com üyelerine, "Evimin anahtarını teslim edeceğim kimse yok" diye dert yanıyordu. Bu adam kimseye kötü konuşmamış, her fırsatta Fenerbahçe'yi ve Türkiye'yi övmüş, takımla bir şampiyonluk yaşamış, Şampiyonlar Ligi'ndeki büyük başarının başında kalmış. Çok eleştirilmiş ama asla efendiliğinden ödün vermemiş. Zico ile sözleşme uzatılmaması, onu hak ettiği gibi ülkesine göndermemek için bir neden değildi. Bugün Zico'ya yapılanlar, Avrupa'daki maçlarda takımın otelini ziyaret eden Van Hooijdonk'a da uygulanıyor. Aziz Piyer'i lobide görenler yanından uzaklaşıyor, kimse "Merhaba" bile demiyor. Ali Şen yönetimi, Parreira'yı havaalanına tam kadro uğurlamış, tezahüratlar ile uçağına bindirmişti. Zico ile bir veda kahvesi bile içilmemesiyle, büyüklüğü kulübün hisse senetlerinin ulaştığı mali değerle eşleştirmenin bir bağlantısı var mıdır? Yoksa sorun Zico sevgisinin, başka (!) sevgilerin önüne geçmeye başlaması mı?