Büyük inanç Gruplarında ikişer maç oynayan Türkiye ve Çek Cumhuriyeti, play-off maçında karşı karşıya geldiler. Gruptaki iki maçını da canlı olarak seyrettiğim ve yorumladığım Çek Cumhuriyeti takımı, fizik gücü yüksek, oyun disiplinini bozmayan, anlaşmış, iyi bir takım görünümündeydi. Bizim takımımız ise oyuncu seçimlerinden dolayı herkes tarafından eleştiriliyor ve sürekli negatif enerji verilen bu takım, İsviçre maçının son 20 dakikası hariç tatmin edici bir futbol oynamayan bir görüntü sergiliyordu. Çek Cumhuriyeti, Koller'le tek santfor olarak başlayıp, uzun toplar ve yan ortalarla güçlü golcüsünü kullanarak savunmamızın dengesini bozmayı amaçlamıştı. Sakatlanan Emre Aşık'ın olmayışı, Çekler'in bu planlarını belli bir noktaya kadar çalıştırdı.
Beraberliği düşünmedik Maçın iki bölümü vardı. Birinci perdede 2- 0 olana kadar ki bölüm ve sonrası ikinci perdeydi. 2-0 yenik duruma düştükten sonra Türk Milli Takımı inanılmaz bir pres ve inançla, fizik kondüsyonu çok yüksek görülen Çekler'i sahalarına hapsetti. İnanılmaz bir tempo ve bindirmeyle 2-2'yi yakaladı. Bence en önemli olay 2-2'den sonra yani 88'den sonra Türk Milli Takımı'nın 3-2'yi yakalamak için inanılmaz arzusu ve baskısıydı. 2-0'dan 2-2'yi yakalayan bütün takımlar maçın son dakikalarında işi beraberliğe bağlamaya çalışırdı. Takımımızın gösterdiği bu arzu ve heyecan maç berabere bitseydi bile benim için maçın en altı çizilmesi gereken olayıydı. Çeyrek finalde takım seçmek düşüncesini çoktan geçtik. Hırvatistan ile Türkiye'nin sonuç ne olursa olsun iyi bir futbol ziyafeti sunacaklarından hiç kuşkum yok.