Kupayı alabiliriz Yahu bu çocuklar bizi kalpten götürmezseler, vallahi de billahi de kimse götürmeyecek. Ne güzel bir sevinçtir bu Yarabbim! Sahada mücadele eden bütün futbolcularımızı ve saha dışında mücadele eden teknik heyetimizi kutluyorum. Her zaman olduğu gibi, iki ayrı devrede, iki ayrı Milli Takım seyrettik. İlk 45 dakikada bize kan kusturan ve neredeyse, "Yahu bu takımdan bir şey olmaz" dedirten bir Milli Takım, ikinci 45 dakikada insanüstü işler yaparak harikalar yaratıyor. Nedir derdiniz? Şu işi ilk dakikadan itibaren yapın da bizi de hop oturtup hop kaldırmayın. Fatih Terim'in çıkardığı kadro doğruydu. Sistem de doğruydu. Çünkü İsviçre maçının ikinci devresindeki oyunumuz çok güzeldi. Ve Terim'de bu kadroyla bu sistemi (İki Emre değişikliği dışında) sahaya sürdü. Ama istedikleri olmadı. Semih daha önce Zico'nun gördüğü gibi ikinci devre rakip savunma yıprandığı anda oyuna girince büyük işler yapan bir futbolcu. Aslında Fatih Terim de bunu çok iyi görmüştü ama neden 11'de başlayıp onu sahaya sürdüğünü anlayamadım. İlk 45 dakikada tek şutumuz, tek pozisyonumuz yok. Koller'in gene savunmamızın büyük hatasından attığı bir gol var.
Goller 'geliyorum' diyordu İkinci yarıda Semih dışarı alındı, Nihat öne çekildi, Sabri orta alana monte edildi ve bence şu ana kadar turnuvanın en büyük yıldızlarından biri olan Arda sahneye yine çıktı. Takımımızı ateşledi. Artık tek hakimiyet bizdeydi. Her akında ayağa kalkıyorduk. İlk devre tek pozisyon bulamayan takımımız ikinci devre üst üste hem de yüzde yüzlük pozisyonlar üretiyordu. Bunlar gelecek gollerin habercisiydi. Ve gelmekte, Nihat ile birlikte gecikmedi. Artık daha çok umutluyuz. İsviçre'de, Çekler karşısında ikinci devrede oynadığımız futbolla kupayı bile alabiliriz diyoruz. Yeter ki, bu futbol 90 dakikaya yayılsın. Şu anda ben bu yazıyı Viyana'dan kaleme alıyorum. Benim görev bölgem burasıydı. Milli Takımımız çeyrek finalde buraya gelecek. Ve ben bu yazıyı yazarken zorlanıyorum çünkü Viyana'da yer yerinden oynuyor. Her taraf Türk bayraklarıyla dolu. Sanki Kadıköy, sanki Taksim, sanki Türkiye'nin herhangi bir yeri. Müthiş bir sevinç var. Bu sevinci yaşatanlara teşekkürler.