Milli Takım 2008 Avrupa Şampiyonası için ilk hazırlık maçımızı Almanya'da Slovakya ile yaptık ve mücadeleyi 1-0 kazandık. Sonuç medyada başarı olarak gösterildi ve bazıları övgüler de yağdırdı. Biz rehavete girmemek için bardağın boş tarafına değinerek bazı uyarılarda bulunmak istiyoruz. Önce rakibimize bakalım... Slovakya, Avrupa Şampiyonası'na katılamadığı için futbol sezonunu kapatmış ve tatile girmişti. Bizimkiler 10 günlük iyi bir kamp dönemi geçirmişken, onlar bir hatır maçı için sahaya çıkmışlardı. Bu nedenle kondisyon bakımından üstün görünmemiz aldatıcıydı. Ayrıca 90 dakika boyunca sahada 17 futbolcuyla mücadele ettik. Yani 5 oyuncumuz ancak bütün maçı oynadı.
Defansımız açıklar verdi İkinci devrenin başındaki 15 dakika hariç kadronun uyum içinde olduğu da söylenemez. Klas bir kalecinin kurtarabileceği, attığımız tek gol dışında Semih'in bir kafa şutuyla, Halil'in kaleciden dönen vuruşu dışında etkili olamadık. Buna karşılık tatildeki Slovaklar üçü Rüştü'nün kurtardığı 4 pozisyon buldular. Defansımız, Gökhan Zan'ın uzun boyuna rağmen yan toplarda kafa üstünlüğü sağlayamadı ve açıklar verdi. Eğer rakip forvetlerin vurdukları kafa şutları kalecimizin uzanamayacağı yerlere gitse farklı bir yenilgi gelecek ve bu futbolumuzu öven "skor yazarlarımız'' acaba nasıl yir yorum yapacaklardı? Milli Takım'ın beğendiğmiz yanları yok muydu? Elbette vardı. Öncelikle eski göğsü bantlı formaları hatırlatan ama ay-yıldız yerine kırmızı sırt numaraları konan formalar, bize eski günlerimizi hatırlattı. Yeri gelmişken Türk Milli Takım'ı isminden başka bizimle hiçbir ilgisi bulunmayan turkuaz formaları giymemeli. Yurtta ve dışarıda çok beğenilen kırmızı-beyaz renkler ve göğsünde daha belirgin bayraklarla sahaya çıkılmalı. Bu konuda muhafazakar davranmak gericilik değil, geçmişe sevgi ve saygıdır. Futbolcular arasında ise emektar kaptan Rüştü ile Colin Kazım beklenenden daha iyi göründü. Kazım'ın uzaktan sert şutlarından da yararlanmak bize şok goller kazandırabilir.