Denizi geçmişken Günlerdir medyada çılgın bir yarışma var. "Şampiyonluğun hikayesi" adı altında mucize(!) başarıdan ve yaratıcılarından bahsedilip onlara övgüler yağdırılıyor. Galatasaraylı meslektaşlarımızın bu kadar uğraşmasına gerek yok. Başarının sırrını üç cümleyle dile getirmek mümkün. 1- Eğer Zico, Avrupalı rakipler karşısına çıkardığı kadroları aynı konsantrasyonla Süper Lig'de de sahaya sürseydi, bugün en yakın rakibine 10 puanın çok üstünde fark atan Fenerbahçe şampiyon olmuştu. 2- Eğer hakemler son haftalardaki kritik maçlarda Galatasaray aleyhine olan penaltıları es geçmeseler ve attıkları ofsayt gollere göz yummasalar, ligi şampiyon olarak değil 4'üncü sırada tamamlamış olacaklardı. 3- Hepsi bir yana eğer kaleci Volkan son derbi maçında kendisinden beklenmeyen o ikramı yapmamış olsaydı, maç berabere bitecek ve Fenerbahçe kötü bir gününde de olsa çok iyi oynadığı iddia edilen Galatasaray'la denk bir futbol sergilemiş olarak sona gidip, kupayı averajla alacaktı.
Keramet kimde? Bunları ıspat etmek zor değil. Futbolseverler hatırlamak isterlerse, doğru cevapları kolaylıkla bulabilirler. Fenerbahçe bu yıl Avrupa'da karşılaştığı bütün rakiplerini Kadıköy'de yenerek büyük bir başarı yakalamış ve adını dünyaya duyurmuştur. Ama Süper Lig'de denizi geçip çayda boğulmuştur. İstanbul Belediyespor ve Bursaspor maçlarında 5'er; Ankaragücü, Ankaraspor, Gençlerbirliği OFTAŞ, Manisa, Çaykur Rize ile de berabere kalarak 2'şer olmak üzere tam tamına 20 puan kaybetmiştir. Buna karşılık Beşiktaş'ı, Sivasspor'u, Gaziantepspor'u, Konyaspor'u, Denizlispor'u, Gençlerbirliği'ni ve Kasımpaşa'yı 2'şer, Galatasaray, Kayserispor ve Trabzonspor'u 1'er kere yenmesine rağmen, kümede kalma çabası içinde olan takımlar karşısındaki kayıplarla, şampiyonluğu adeta ezeli rabine hediye etmiştir. Bu nedenle şampiyonluk hikayesinde kimsenin kerameti kendinde bulma hakkı yoktur.