|
|
|
|
|
|
|
|
Gerçekleri tarih yazar…
Kiminin iz sürdüğü, kiminin iz bıraktığı "Turkcell Süper Lig" şampiyonunun adı belli oldu: Galatasaray! Sarı-kırmızılı takım, ligin en büyüğü! Galatasaray, en büyük ve en güçlü rakibi olan Fenerbahçe'yi; stat, tesis, güç ve transfer şampiyonu olan(!) Fenerbahçe'yi; inanmış, kenetlenmiş ve bir o kadar da tecrübeli oyuncularıyla geçip şampiyonluk tacını Ali Sami Yen'e taşıdı. Onları, 'rakip takım taraftarı' olsam da kutluyorum. Gönlümdeki renkler, önümdeki başarıya kör gözlerle bakmamı, onlara karşı çıkmamı söylemiyor ki... Tam tersine "Gör!" diyor. Ben de onun için yazıyorum. Öyle polemik yazarları gibi renk esiri olmaya, suyu bulandırmaya, laf ebeliği etmeye gerek duymuyorum. Kısa ve net yazacağım: Galatasaray, sahadaki güç, azim ve dayanışmayı inanç ve istekle birleştirmiş, ekonomik gücü alt etmiştir. Koca bir maratonun özeti budur. Alkışlar hepsine... Sezona, heyecanını yitirmiş bir hoca, beş maç saha kapatma ve rakiplerine göre de zayıf(!) bir kadro ile başlayıp bu ligi şampiyon bitirmek kolay bir başarı değildir. Zor olanı başarmaya "Zafer" demiyor muyuz? Yalnız bir durum var ki bu başarının, bu güzelliğin içinde çirkin gözüktü: Şampiyon hoca Cevat Güler. Bir görüntü ve yazı ambargosu yoksa bu hocanın esamesi niçin okunmaz, başarılı olarak niçin sunulmaz anlamış değilim. Basın ve yayın organlarında, hiç hak ettiği ilgiyi göremedi. Galatasaray başarıyı kendi iç bünyesinden bir isim ile yakalamış. Bu da az buz bir başarı değildir. Emanetçi gibi değerlendirip onun başarısını görmemek çok ayıptır. Galatasaray yönetimi, hocasını kamuoyu önünde taltif etmelidir. Beklenen jest budur. Hele bu işin sonunda takımın başında Türk ve isimsiz bir hoca "Hokus-pokus" yapmadan, alın teriyle bu işi başarmışsa, başaran kişi de bir futbol akademisyeniyse, bu başarıdaki rolü de hakkıyla teslim edilmelidir. Ne diyordunuz: "Gerçekleri tarih yazar
|
|
|
|
|
|
|
|
|