Takım oyunu Bir, tek bir futbolcunun yokluğu ya da varlığı oyunu ve sonucu olumluolumsuz etkiliyorsa; o takımda ya sistem- takım oyunu oturmamış ya da transferde hata yapılmış demektir. Zemine bahane gülünç oluyor. Ertuğrul Sağlam, kendine yakışmayan bu bahaneleri bırakmalı. Şimdi, Kayseri hüsranının nedenlerini örnekleyelim: Örnek 1- Olmayacak topları rakibin ayağından mıknatıs gibi çekip alan, gol pası atıp, gol arayan, savunmanın sigortası Cisse'nin yokluğu yüzünden aynı kalitede ikinci bir "ön libero" olmadığı için Beşiktaş'ın orta sahası çöküyor! Koray gibi futbolcunun satılması dünyada rastlanmayan yönetici-teknik adam enayiliğidir! Örnek 2- Duran toplarda ve uzaktan şutlarda etkili olan, isabetli paslarla pozisyonlar üreten Tello'nun, antrenman eksikliğiyle düşen performansı Kayseri'deki yenilginin nedenlerinden oluyorsa sebep "takım oyunu" nun yerleşmemesidir. Yeri gelmişken; başta Tello, hiç kimse yaygara yapmasın. İki sarıdan kırmızı kartı Tello, bal gibi hak etti. Örnek 3- Holosko'nun gelişiyle hücum organizasyonu zenginlik kazandı, pozisyon ve gol sayısı arttı. Futbolcuların oynama iştahı kamçılandı, Ertuğrul Sağlam'ı çok hücumcuyla oynamaya cesaretlendirdi. Ancak takımın dengesini bozan bu gelişme Kayseri'de olduğu gibi Holosko'nun da hiç beceremediği sağ kanatta oynatılmasıyla çöktü! Sağlam, atak futbolu benimseyen bir teknik adam olduğu için elindeki bütün hücumcuları eksiksiz kullanmak istiyor. Bu isteği, futbolcuyu hep aktif görme, küstürmeme düşüncesinden de kaynaklanıyor. Şu gerçeğin altını çizelim; Başarı, çok hücumcuyla oynamakla olmaz. İkincisi; bireysel yeteneklere bağlı kalınıp, "takım oyunu" oynamadıkça, profesyonelce sert oynayan rakipler karşısında "süt kuzusu" gibi durdukça ve de bu savunmayla; Beşiktaş için şampiyonluk hayal!