Daum düşmanıyım! Christoph Daum, Gaziantep maçının uzatma dakikalarında Selçuk'u oyuna soktu. Selçuk'un yüzünden düşen bin parçaydı. Daum'un Türk futbolunu ve futbolcusunu tanıdığını iddia ediyoruz. Bu standartlara sahip bir teknik adam, bunu yapmaz. "Daum Türkleri tanımıyor" yorumunu yaptık. Daum düşmanı olduk. Evet; bu işler böyleyse ben Daum düşmanıyım. Manchester ile Old Trafford'da karşılaşan hangi takım sahaya dört forvetle çıkmıştır. İstatistikçilerimiz araştırsınlar. Milan mı, Inter mi, Bayern mi? Ama Daum çıktı. Lyon takımını Manchester karşısında izleyip, analiz eden hangi teknik direktör, onun karşısına 8,5 kişilik bir takım çıkarır.
10 kişi sahayı paslarla dikiş makinası gibi örerken, 45 dakika tek kişilik orta saha ile hangi teknik adam oynar? Ama Daum oynadı. Eleştirmek elbette kolaydır. Bu yorumlarımızı maçtan önce yaptığımız için rahat yazıyoruz. İddiamız şu; Fenerbahçe kadro kalitesi olarak iyi bir takım. Tecrübe eksiği Şampiyonlar Ligi'ndeki en önemli handikapı. Bunu kapatmanın tek yolu dirençli ve mücadeleci bir takımla sahada olmak. Daum bu stratejiyi benimsemedi. Bir kazaydı diyerek geçiştirme yapsak bile, Lyon maçındaki oyuncu tercihleri, oyun düzeni, hücum planı yorumlanacak gibi değil. Belki yanılıyorum ama bence öyle bir şey de yoktu. İkinci yarıdaki Yozgatlı değişikliğini görünce Serkan'ın orta göbeğe geleceğini sandık. Mehmet Yozgatlı sağ kanada kendini taşıdığı Aurelio orta sahada bir başına kaldı. Derken kalede üç gol birden görüyorsun. Kaçanlar da cabası. Elindeki kaliteyi değerlendiremeyen. Skor değişikliğindeki takımı ateşleyecek değişiklik yapmayı bile düşünmeyen. Tıkanan oyunu açacak girişim yapmayan bir teknik adamın, sadece Türkiye Ligi'ndeki başarısını alkışlıyoruz. Mustafa Denizli, Lyon maçından sonra önemli bir cümle kullandı. "Takım yenilebilir" dedi, "Ama yenilirken bile seyircisini evine mutlu gönderebilir." Ben Fenerbahçe'den mutlu değilim. Bu Daum düşmanlığıysa, evet onun düşmanıyım.