- Olimpiyatlardan payımıza hüsran düştü. Tarihimizin en kalabalık kafilesi ile gittiğimiz oyunlarda, 10 gün geride kalmasına karşın henüz madalyamız yok. Alınan sonuçlarla ilgili neler söyleyeceksiniz ve bu büyük düşüşü neye bağlıyorsunuz?
Önce Nevin'den başlayalım. Seçme yarışları Nevin'in final değil, madalya adayı olduğunu ortaya çıkardı. İki sebepten; 1- Gerçekten çok iyi 5 grup izledik. Onların içinde çok başarılıydı Nevin...
2- Muhtemel madalya rakiplerinden dört tanesi yok. Son anda koşacağını söyleyen Jessica Ennis ve bir ciddi rakibi katılmadı zaten... İki rakibi seçmelerde elendi. Bu dört atlet muhtemel madalya adayıydı.
100 metre engelli öyle bir yarış ki altın madalya dahi alabilirsiniz.
2000 Olimpiyat Oyunları'nda 100 metre engellide hiç aklımızdan geçmeyen bir Olimpiyat Şampiyonu seyretmiştik Kenan'la (Onuk) beraber, rahmetli... Açık ara önde giderken engele takıldı. Madalya alacağı kuşkulu Yunan atlet birinci geldi. Engelli olması yarışı kritik hale getiriyor.
400 engellide diyelim; ayağını ayarlayamadın bir küçük an kaybedersin, ayarlarsın ve o anı telafi edecek vaktin de var. Ama 100 metre engellide küçük bir takılmayı telafi edecek vaktin yok.
ŞANS YANINDA
İşte altın madalya adaylarından Brigitte Foster elemelerin en iyi çıkışını yapmasına rağmen, açık ara da önde giderken engele takılınca yarı final şansını kaçırdı. Şans faktörü de çok önemli engellide...
Ama elemelere baktığımızda şans faktörü de Nevin'den yana... Bu Nevin'i altın madalya; Allah söyletiyor, altın madalya adayları arasına sokuyor.
En çetin iki rakiplerinden biri Kellie Wells'i Diamond League'de geçmişti.
Arkadan da olimpiyat elemelerinde geçti.
İkinci büyük rakibi Sally Pearson dünyanın en iyi derecelerini yapan kadın atlet... Bu yılın en iyi 15 derecesi içinde 6 tane Sally Pearson var. Bir de o en iyi dereceleri istikrarlı yapıyor.
Fakat Sally Pearson'un bir zayıf noktası var; büyük yarış kazanamıyor. Bu da Nevin'in lehine bir durum...
İnşallah salı akşamı (bugün) olimpiyatlardaki bütün üzüntülerimizi, bütün sıkıntılarımızı geride bırakacak.
Nevin Yanıt'ın 100 metre engellide alacağı altın madalya bütün başarısızlıkları unutturur. Türk olimpiyat tarihinin gelmiş geçmiş en büyük başarısı olur.
Nevin'in altın madalya ile dönmesi kafileyi affettirir. Coşku olarak...
Tabii onun ötesinde senin soruna gelecek olursak; söylenecek çok şey var.
SKANDAL DİYE YAZARDI
-Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızı söyleyebiliriz.
Bir defa en büyük madalya adaylarımızdan hatta altın madalya adaylarımızdan kız voleybol takımını kendimiz harcadık. Ben oraya idarecilerin, voleybol federasyonu başkanının, gençlik ve spor genel müdürünün ve de kafilenin başkanı durumundaki spor bakanının oraya niye gittiklerini çok merak ediyorum!
Spor bakanı bana sakın ola 'Ben spordan anlamam' demesin. Anlamıyorsan o koltukta ne işin var! Bu öyle bir durum ki anlamaya da gerek yok.
Türkiye, geçen olimpiyatın şampiyonu Brezilya ile oynayacak ve sayın spor bakanı ile Ortaköy'de çay içerken, bir bakıyoruz ki Türk Milli Voleybol Takımı, olduğu gibi Ortaköy Meydanı'nda Kenan Doğulu konseri dinliyor.
Gece saat 00.00!..
Ne yaparız? Ertesi gün gazeteler, fotoğraflar koyarak yıkılmaz mı? "Skandal" diye yazmaz mı?
Ertesi gün maça çıkacak bir futbolcuyu gördüğümüz zaman, 'Rezalet, basıldı' diye yazıyoruz.
Üstelik saat 21.00'de, yemek yerken...
Voleybol takımı saat 03.00'te yatağa girdi! Son olimpiyat şampiyonu Brezilya ama iyi durumda değil... Maçın büyük favorisi biziz... Nitekim bizim yendiğimiz Güney Kore, Brezilya'yı perişan etti. Biz niye yenildik: Brezilyalılar açılış töreni sırasında mışıl mışıl olimpiyat köyünde uyurken, biz Neslihan Darnel'e 'bayrak taşıtacağız' diye stadyumdaydık! Böyle bir gafleti, böyle bir dalaleti, böyle bir ihaneti düşünemiyorum.
Bütün olimpiyat tarihimizin gelmiş geçmiş en iyi takımını ziyan ettik resmen...
Bir de tabii hoca...
MOLA ALMAYI BİLMİYOR
-Yani son maçta özellikle dikkat ettim; oyuna çok az müdahalesi var gibiydi. Rotasyonu da iyi yapamadık sanki...
Müdahalesi de ezberlenmiş. Naz ile Neslihan'ı çıkarıp Polen ile Esra'yı sokuyor. Aynı ikiliyi çıkarıp aynı ikiliyi sokuyor. Başka bildiği bir şey yok!
Polen kısacık girdiği anlarda harikalar yaratıyor, ertesi günkü maçta düşünülmüyor mesela... Ya sen nasıl hocasın, ne işe yararsın!
Ne zaman mola alınır; onu dahi bilmiyor ya! 16-16'dan, 18-16'ya gelmiş bizim takımımızın sallandığı belli, mola almak için skorun 22'ye gelmesini bekliyor; 18'de alacağına.
22'ye geldiğin zaman da iş işten geçiyor zaten. Ondan sonra aldığın mola ne işe yarar! 5sayılık seri yakalayacaksın da öne geçeceksin. 3 sayılık seri yakalamak mı; 5 sayılık seri yakalamak mı?
Voleybolda molalarda zaten o hava içinde oynayan kıza fazla bir şey söyleyemezsin. Molanın amacı akan bir seriyi hissedip onu kesmektir.
Rakibin aleyhine ve kendinin lehine...
Bunu dahi hissedemeyen bir adam orada 'milli takım koçu' diye oturuyor.
Bu kadar kötü bir yönetim, bu kadar kötü bir koçla, biz dünya güzeli bir takımı ziyan ettik. Hele bir de birinci maçta Eda'nın ayağını burkması ve bütün grup maçlarında oynayamaması bunlara ek...
Neriman'ı da oyuna çok fazla dahil edemedik. Puan kaptırdığımız Güney Kore maçında neredeyse hiç oynamadı.
Koçun ne yaptığını ben anlayamadım.
Sen de anlayamamışsın. İnşallah federasyon başkanı anlamıştır.
Çünkü biz sporcu yetiştirmiyoruz maalesef...
Sporcu yetiştiren bir mekanizmamız
PERVANELER DÖNECEKTi
- Esas oraya gelmek gerekiyor galiba...
Olimpiyatlardaki sonuçlar da bunu gösteriyor. Yeni sporcular çıkartamadığımız gibi var olanları da koruyamamışız!
Biz hasbelkader bazı sporlarda bazı yıldızlar yakalıyoruz.
Mesela işte basketbolda 12 Dev Adam'da olduğu gibi... Bazen bir kuşağa denk geliyor. İyi adamlarla, iyi takım çıkarıyoruz ama onu yaşatamıyoruz. Onun arkasını getiremiyoruz. 12 Dev Adam olimpiyatlarda yok. Kız voleybol takımı da öyle... Bizim kız voleybolcusu üretme mekanizmamız yok. Hasbelkader iyi kızlar bir kuşakta yakalandı.
Bunu yakaladığın zaman hiç olmazsa iyi kullanacaksın.
Bu takım olimpiyattan madalya ile dönseydi; hep örnek veriyorum:
Şampiyonluk şu tavana asılan ışıktır; pervaneler etrafında dönmeye başlar. Bu olimpiyat takımı Londra'dan madalya ile dönseydi Türkiye'nin bütün okullarında, ortaokul ve liselerde, voleybol oynayan kızların sayısı iki misli, üç misli artardı. Çünkü hem kızlar hem anneleri, babaları göreceklerdi; 'voleybol oynayan kızlar olimpiyatlarda kahraman gibi dönüyorlar. Maddi ve manevi büyük şeylerle dönüyorlar.
Yani, üniversiteye girmek için barajın 160'a inmesini beklemek yerine sırf voleybol oynadığı için birden Türkiye'nin bütün imkânları önünde olacak. Onu fark edeceklerdi. Beceremedik, yazık ettik!
TOPBAŞ'IN HABERİ YOK
Halter tam bir fiyasko... Biz de ne yazık ki bir takım sporlar kişilere endeksli...
Bisiklet mesela Talat Tunçalp ile yüceldi. Talat ağabey emekli olup arkadan da rahmetli olunca bugün Türkiye'de bisikletçi yok! Nezir Sonakınlar, Mustafa Palaskalar, Aytekin İpekler, Hasan Kılıçlar yani her sene birileri çıkardı bisiklette.
Talat ağabey öldükten sonra ülkemizin mevcut iki tane velodromunu da sahiplenemedik. Konya velodromu leş!.. Konyaspor'un maçlarında üstüne branda örtülmüş, brandanın altındaki zeminin artık velodromluk hali kalmamış. Yayında dinledim. Balıkesir'deki velodromu da tribüne çevirmişler.
Böyle bisikletçi yetişmez.
Halterde de Halter Federasyonu Başkanı Arif Nusret Say öldü, iş bitti.
Bütün o Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu ve arkadan gelenlerin temelini atan federasyon başkanıydı.
Dünya halter sporunu da çok iyi biliyordu, Türkiye'yi de çok iyi biliyordu.
Gidenin yerine yenisi geliyordu.
Kızlar birbiri ardından gelmeye başlamıştı.
Ama o temeli de yürütemedik.
Bizim madalya hazinemizdi. Bu hesap sorulması gereken bir hezimet...
Ama kim kimden hesap soracak!
Dediğim gibi Türkiye'de spor bakanı yok, Türkiye'de Gençlik Spor Genel Müdürü de yok. Bunlar hasbelkader oraya atanmış devlet memurları. Açık söylüyorum; devlet memuru. Spor Bakanı da... Ama bu hükümete mahsus bir şey değil. Ben 1957'den beri gazetecilik yapıyorum.
Her Spor Bakanı gider olimpiyatları seyreder, her olimpiyat dönüşü karar verir ve 'A'dan Z'ye değişeceğiz!' der ve o A'dan Z'ye değişmeler Türkiye'ye dönen uçağın önünde söylendiğiyle kalır! Sadece Spor Bakanları değişir. Türk sporu değişmez.
BAŞBAKAN EL KOYMALI
Bugün Türkiye'nin Başbakanı, Kadir Topbaş'ı ve Melih Gökçek'i karşısına alıp 'Ey kardeşim! Benim partimin adamlarısınız. Sizi oraya ben seçtim.
Ben 2020 Olimpiyatlarına talip bir ülkenin Başbakanıyım... Siz mevcut olimpik dalları da kapatıp bütün paranızı 10 para etmez Belediyesporlara nasıl harcıyorsunuz? Niye harcıyorsunuz?' demediği sürece biz hiçbir şey olamayız. Olayın özü budur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bir adama verdiği transfer parasıyla diyelim bir buz patenin de diyelim bir jimnastik de olimpiyat şampiyonu yetişir.
Çünkü bu cevherlerin Türkiye'de olduğunu geçmişte gösterdik.
Üstüne gidersen, uğraşırsan, sistemi kurarsan olur. Ama benim belediyelerim, Başbakan'ın seçtiği belediye başkanları yatırımlarını beş seyircisi olmayan belediyesporlara yapıyorlar ve 'amatör' dediğimiz spor dallarının kulüplerini, tesislerini dahi birbiri ardına kapıyorlar.
Melih Gökçek hesap versin bakalım; kaç spor branşında belediyeye bağlı spor kulübünü kapadı? Melih Gökçek geldiğinde Ankara Belediyesi'nin sponsorluk yaptığı destek verdiği tonla gençler, kızlar, ümitler, yıldızlar takımları vardı. Onların hepsini kapattı.
Neden; Ankaraspor'u yükseltecek, Ankaraspor'u Ankaragücü'ne birleştirecek, oğlunu işin başına geçirecek.
Bu hesaba Ankara kurban oldu gitti.
Kadir Topbaş'ın alakası yok, dünyadan haberi yok. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ne işe yarar kardeşim?
Futbola niye bu kadar para veriyoruz?
Kadir Topbaş diyor ki "Hıncalcığım onlara biz belediyeden para vermiyoruz. Sponsorlar veriyor."
Senin o kadar sponsor toplayacak gücün varsa niye futbolda topluyorsun onları? Jimnastiğe toplasana, yüzmeye toplasana, atletizme toplasana!.. Niye futbola topluyorsun? İstanbul'un tonla takımı var zaten!..